Kayıtlar

III- Kitap Sayfalarından Beyaz Perdeye

Resim
" Körlüğe alıştım, Peki ya yalnızlık, ona da ister istemez alışacağım"  José  Saramago     Jose Saramago'nun  1995 yılında yayınlanan Körlük romanı 2008 de sinemaya uyarlanmıştı.  Distopya tarzındaki kitabın ve filmin konusunu aktarmak istiyorum;    Beyaz bir körlüğe yakalanan insanların zamanla salgın hale gelen bu hastalıktan karantinaya alınmasını konu alır. Tüm ülkeye yayılan bu körlük hastalığıyla insanlar bambaşka bir sürece yol alır. İlk karantinaya alınan kişiler Göz Doktoru ve gördüğü halde kocasını bırakmamak için kör taklidi yapan Doktorun Karısıdır. Daha sonra bir çok kişi karantina sürecine alınır. Tüm bunların oluşması düzeni bozar ve bir takım kişiler yüzünden Doktorun Karısı karantinada cinayet işlemeye mecbur bırakılır.   Doktor ve Karısı     (Mark Rufallo & Julianne Moore)    Körlük, 2008   "Bugün bugündür, yarın da yarın ben bugünden sorumluyum ama kör olursam yarından sorumlu olmayacağım. Neyin sorumluluğu! Herkes gözlerini yitirmişken benim

ÇEMBERİMDE GÜL OYA

Resim
“Yaşamanın zor, insanları tanımanın kolay olduğu zamanlardı. Şimdi yaşamak kolay, insanları tanımak zor.”       Çağan Irmak'ın efsane dizisi Çemberimde Gül Oya (2004-2005) oyuncu kadrosunda yer alan oyuncular;  Selda Akkor, Işıl Yücesoy, Suzan Aksoy, Şerif Sezer, Özge Özberk, Mehmet Ali Nuroğlu, Melisa Sözen...      Dizi yayınlandığında ortaokulda idim. O yaşlarda  birisi için 70'li yıllar bildiğim dönemler değil. Haliyle Türkiye'nin o dönemleri bende çok merak uyandırmıştı. Erken yaşlarda izlediğim bu dizi beni büyüten bir diziydi diyebilirim.       Dizi 1970'li yıllara götürürken aynı anda günümüze değiniyordu. Tarih dizilerden, filmlerden öğrenilmez. Ama bu dizinin farkı her tarzda insanın hayatına dokunan ve insanları anlamaya çalışan bir  yanı vardı. Madam Niki: "Altı yaşındaydım. Mübadelede gittik Selanik’e. Muharebe çıkacak diye dedilerdi komşular. Ortalık yangın yeri, bir görsen. Hepsi değil ya, bir kaç insan, keseceğiz sizi, asacağız dedi. Altı yaşındaydım

Ya Da

Resim
          Yaşam Şaşmazer; 1980 İstanbul doğumlu sanatçı, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel  Sanatlar Fakültesi / Heykel bölümü Lisans ve Yüksek Lisans mezunudur. İstanbul, Berlin, Los Angeles, Venedik, Eskişehir, Seul, Londra, Paris gibi hem Türkiye hem de birçok ülkede sergi  ve eserleri yer almıştır. Atölye Fotoğrafları     Genel olarak eserlerini doğal materyaller ile oluşturduğunu görmekteyiz; taş, tahta, mantar, liken, vb....         Yaşam Şaşmazer Eskiz Çalışmaları "Ya Da" Sergisi ile de doğal materyallerin belirginliğini daha fazla görmekteyiz. Ceviz, Kahve gibi ürünlerden elde ettiği boyaları heykellerinde kağıt ağırlıklı yeni bir malzeme formu geliştirmiş. Sergi iki yıllık bir çalışmanın ürünü.  Sulu Boya Desenler        "İnsan" olarak deneyimlediğimiz bu Dünya hayatında ya yaşayan ya da ölüyüzdür .  " Kendi alevinde, Kendini yakmak istemelisin. Kül olmadan nasıl yenileneceksin?"     Frederich Nietzsche'nin dediği gibi önce bir son ve daha sonra

İSTANBUL' DA ŞİFA BULMAK

Resim
  Sanat bana göre insanın şifalanmasını sağlayan bir alanken, "İstanbul'da Şifa Bulmak" adlı sergi ile bu konuda daha da motive etti. Sanat, birçoklarının aksine anlaşılamamak için değil anlaşılmak için yapılır. Bu konu her neyse dünyada ortak bir dil yaratmayı başarır.  İnsanla var olan Sanatın, insanın her halini sorguladığı ve araştırdığı en zor alan. Hayatı zorlaştıran politikalardan uzak insanın varoluşuna anlam ve güzellik katıyor ya da bulunduğumuz kaos içinde şifa sağlıyor.         Sergi İstanbul Taksim / Yaklaşım Tünelinde sergilenmişti. Tali alan olarak kullanılan mekanın şehrin merkezinde, hem de herkesi ilgilendiren bir tema "Şifa" ile kucaklıyor.  Tünel bir ulaşım kanalından ziyade  bir zaman tüneli izleniminde. Heykelden, video işe, yerleştirmeden, resme, fotoğrafa kadar çok çeşitli medyumlar içeriyor.    Şehirlerde farklı mekanları Sanat sergilerine açmak bence çok önemli. Hem şehir ile bütünlük sağlıyor hem de sanatı daha geniş kitleler ile bul

DUNE - I

Resim
     Yazar Frank Herbert ' in DUNE adlı romanı Bilim-Kurgu serisinin en çok sevilen kitabı. 1965 de ilk olarak basıldı ve o günden bu güne hala ilgiyle okunuyor. En son yapım olarak 22 Ekim 2021 de ABD de DUNE filmi vizyona girdi. Ama ben size bu yazımda, serinin ilk kitabından altını çizdiğim özdeyişleri paylaşmak istiyorum; I.   “Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafından ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Onun etrafından ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.” II.   “Dünya dört şeyin üzerinde durur... Bilgelerin ilmi, yücelerin adaleti, haklıların duası ve yiğitlerin cesareti” III.  “Bir Süreç onu durdurarak anlaşılamaz. İdrak sürecin akışıyla birlikte gerçekleşmeli, ona katılmalı ve onunla birlikte akmalıdır.” IV.   “Zihin bedene emredince beden itaat eder. Ama zihi

KIYI

Resim
    Kıyı, deniz ile karanın başlangıç noktası. Yani yeni bir başlangıç. Birinin bittiği yer diğerinin başlangıcı. Denizdeki için kıyı karanın başlangıcı, karadaki için denizin başlangıcı. Olaya nereden baktığımız önemli. Kısaca gözleyen insanın anlam biçtiği bir yer.     Doğa insana en güzel ayna ise. Doğadan çıkaracağımız çok fazla ilham var. Sanatçı Kemal Fırat'ın  "Kıyı" sergisindeki siyah/beyaz fotoğraflar bu ilhama güzel ayna oluyor. Kamil Fırat / Kapadokya 1985  Kamil Fırat / Şile 1987 Kamil Fırat / Şile 1987  Kamil Fırat / Şile 1987        Hayaller nerede başlar? Nerede biter? İnsan doğasına ne kadar karşı koyabilir. Hiç olmak mı yoksa birlik olmak mı? Bütün mesele nedir?...Sorular sormak için var ise cevaplarda sonsuz ihtimalleri doğurmak için vardır.      Olasılıkların sonsuz olduğu evrenin içindeki insan, ne denizi ne de karayı aşmalı. İlk olarak kendi içindeki Med - Ceziri ile uyumlanmalı. O zaman kendi içindeki Med - Ceziri dengeleyen tüm kıyıları aşar.