Kayıtlar

Nisan, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÜÇ TOHUM

Resim
“Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar insanlık kabilesi Ayrılık adı verilen uzun bir yolculuğa çıkmış. Bu yolculuğun, gezegendeki tahribatına bakınca bazılarının sandığı gibi öyle düşe kalka ilerlenen bir yolculuk değilmiş. Bu yolculuk bir düşüş ya da insanın özündeki kötülüğün ifadesi de değilmiş.    Bu yolculuğun bir amacı varmış. Amaç Ayrılık'ın aşırı uçlarını deneyimlemek, ona cevaben ortaya çıkan armağanları geliştirmek ve bunların hepsini gelecek olan Kavuşma Çağı'nda kullanmakmış. Ama insanlık bu yolculuğun tehlikeli olduğunu, Ayrılık’ta yolumuzu kaybedebileceğimizi  ve asla geri dönemeyebileceğimizi en başından beri biliyormuş.                      Yaşamın temellerini kökünden yok edecek kadar doğaya yabancılaşabilirmişiz. Fakir egolarımız çıplak kaldığında ve korkuya düştüğünde tüm varlıkların oluşturduğu topluluğa yeniden katılamayacak kadar birbirimizden kopabilirmişiz. Diğer bir deyişle bugün karşı karşıya olduğunuz krizi en başından beri öngörmüşüz.   İşte bu

SARI IŞIĞIN İZİNDE

Resim
  « İnsan okumasını öğrenmek zorunda tıpkı görmeyi, yaşamayı öğrenmek zorunda olduğu gibi...»  Van Gogh    Hayatta bazı izleri takip etmek gerekir. Çünkü orası hayatın gidişatını değiştirecek tek gerçekliktir. Kolay gibi görünür ama kendi gerçekliğinin peşinden gitmek en zoru. Bunun için yalnızlığı göze almanız gerekir. Yalnızlığı hiçbirimiz istemeyiz. Bizi anlayanların içinde var olmaya çabalarız. Bu çabaların neler meydana getireceğini önceden göremeyiz  ama inanmaya devam ederiz.         Bedenin bu dünyadan gittikten sonra bile hala ışığının çoğalarak devam etmesi; İşte Vincent Van Gogh ’ta bana göre böyle bir kişilik. Resim yapmaya geç başlamış olsa bile çalışmaktan hiç vazgeçmedi – nefes aldığı sürece sadece tek bir resmi satılmış olsa dahi-        Ölümünden bir asır geçmesine rağmen dünyanın en büyük ressamlarından biri olarak görülüyor. ‘Yazık olmuş yaşarken şuan ki ilginin onda birini bile görmedi’ diye bilirsiniz. Bu ilgisizlik, yalnızlık onda psikolojik rahatsızlıkların meyd

BİR GÜN ARKADAŞ OLACAKLAR MI?

Resim
      Bulgar Sanatçı Mariana Vassileva ait olan bu eser 2011 yılında yapılmış olsa da 2020 ile gelen Salgın süreci içinde son durumu anlatır gibi Kavramsal Sanatların gücü de buradan gelmiyor mu her döneme hitap edebilme pratiği. Duvara çakılmış iki çivi ve bu çiviye kurşun kalemle yazılan bir soru ; “Will they be friends one day?”  Türkçesi; “Bir gün arkadaş olacaklar mı?"     Çivilerden biri altın kaplama dik dururken biri paslı ve eğri. Gölgeleri bile kendilerini tanımlıyor gibi iki uzak mesafede. İletişim sorununa dikkat çekmeyi amaçlayan Mariana Vassileva Dünya üzerinde bir çok insanın iletişim engeli nedir? Diye biz izleyicilere ucu açık sorular soruyor. Bende bu soruları 2021 de devam eden Covid19 Salgını sürecinde aramak istedim.      Dünyaca yaşanan bu süreç hepimizi istemesek de çok sevdiğimiz insanlardan uzaklaştırdı. Yakın değil uzak olmak için çabaladığımız sürecin ne zaman biteceği bir meçhul. Altın çivi gibi olabilmek için mesafeyi uzaklaştırmaya çabaladığımız diğe

UTKU VARLIK İLE SANRI BAHÇESİ

Resim
«Ne zaman bir Tavus kuşu görsem, doğanın bu yaratığa bir mavi değil bin mavi sunduğunu, bir albeni için niçin böyle cömert davrandığını düşünürüm! Nasıl olurda genetik bir renk oluşuyor; bu "pigment" nedir, varoluşun adına bir düş mü gördüğümüz?»  Utku Varlık       Ressam Utku Varlık belki de haklıdır. Eğer bir düş içinde isek bunu kim bilebilir? ya da bu düş nasıl olurda bize hem geçmişi hiç unutturmaz hem geleceğe hayal kurdurur hem de şimdiyi yaşatır. Maddenin ötesinde bilinç de yaşayan sınırsız bir hayal alemi. Bir düş bir sanrı...    Hiç kuşkusuz insanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği konuşması, okuyup, yazması olsa da en büyük ortak nokta da John Berger'in dediği gibi GÖRMEK...  " Bizi çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek buluruz. Bu dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştiremez."        İşte ben önce Utku Varlık'ı son sergisi Sanrı ile görüp sonra Zero Hipotez: Fragmanlar kitabı

NİSAN KOKUSU

Resim
      Var olan her şeyin bir frekansı bir titreşimi var. Kokularında öyle... Eğer aylara bir koku verilse Nisan ayının kokusu leylak olurdu. İlkbaharın yaşam aşkını titreşimleri ile yayan ağaç leylak. Kokusu sırf bu kokuyu hissetmek için dünyaya iyi ki gelmişim dedirten bir etkisi var. Şu ana kadar sevmeyene rastlamadım. Ama Balkanlardan dünyaya yayılan bu çiçeğin ağacı çok kolay yetiştirilebiliyor yani güzel olduğu kadar zahmetsiz de... Yalnız hassastır tıpkı ruhumuz gibi ve kokusunu nazikçe yaklaştığınızda duyabilirsiniz.       Leylak bu dünyadan değilmişiz hissini veriyor başka bir evrene geçiş yapar gibi hafif, sakin ve huzurlu...       Bir bahçe hayal edin leylak dolu ve o bahçenin kapısından geçtiğinizi. İşte o geçiş ancak bu kadar güzel resmedilebilirdi ;              Hayal İncedoğan 'ı n   Leylak Geçidi   adlı yağlı boya tablosu bana o gizemli dünyaya adım attıran bir etki bırakıyor. O gizem herkesin kendi içinde...  İlkbahar kendi içimize güzel bir yolculuk fırsatı sunar