UTKU VARLIK İLE SANRI BAHÇESİ




«Ne zaman bir Tavus kuşu görsem, doğanın bu yaratığa bir mavi değil bin mavi sunduğunu, bir albeni için niçin böyle cömert davrandığını düşünürüm! Nasıl olurda genetik bir renk oluşuyor; bu "pigment" nedir, varoluşun adına bir düş mü gördüğümüz?»  Utku Varlık 

     Ressam Utku Varlık belki de haklıdır. Eğer bir düş içinde isek bunu kim bilebilir? ya da bu düş nasıl olurda bize hem geçmişi hiç unutturmaz hem geleceğe hayal kurdurur hem de şimdiyi yaşatır. Maddenin ötesinde bilinç de yaşayan sınırsız bir hayal alemi. Bir düş bir sanrı...
   Hiç kuşkusuz insanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği konuşması, okuyup, yazması olsa da en büyük ortak nokta da John Berger'in dediği gibi GÖRMEK... 

"Bizi çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek buluruz. Bu dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştiremez."


       İşte ben önce Utku Varlık'ı son sergisi Sanrı ile görüp sonra Zero Hipotez: Fragmanlar kitabı ile daha da yakından tanıdım. Adeta zaman da yolculuk yaşadım. Varlık'ın çocukluğunun geçtiği Bolu da o doğanın renklerini nasıl gözlemlediğini, duyumsadığı kokuları ve evlerinde bulunan üç bin ciltlik büyük kütüphane ile düşünce dünyasının nasıl bir sentez oluşturduğunu gördüm. Hepsi bir bütündü ve bu bütün çocukluğun ilk görme biçimleri onu İstanbul da bir sanatçıya dönüşmesi için bekliyor olacaktı.


                                              
    
          Sanatçı olmak kolay mıydı? Şimdiki kadar değildi elbet 1960'lı yılların Türkiye’sinde... Öncelikle malzeme sıkıntısı, atölye sıkıntısı, sanatçının özgür olabilme çabası tüm bunlar o dönemin genç kuşak ressamlarını Paris'e sanatın beşiği olarak görülen Avrupa’ya sürükleyecekti. Utku Varlık'ta resmi tüm zorluklara rağmen bırakmayacak İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nden Paris Güzel Sanatlar Akademisine burs kazanıp gidecek ve ilk sergisini 1965 de Cenevre de açacaktır. 
  
       Zero Hipotez Fragmanları okuduğunuzda sizde onunla birlikte özgürlüğün peşine takılırsınız arada bir Roby Zober çıkar o da sizi sanrı bahçesinin labirentlerinde gezdirir. Gerçek mi düş mü anlayamazsınız ama en nihayetinde hiç bitmesin istersiniz bu yolculuk. Çünkü çok şey öğrenirsiniz bir de kendinizden bir iz bulursunuz. Benimde bulduğum izlerden biri çok sevdiğim eserlerden Açlık romanı;

«Yaşadığım Sanrı'yı bir tek Knut Hamsun Açlık romanında anlatabilmiştir» diye tanımlar Üstat Varlık. Açlık adı gibi bu hissi yaşatan bir roman bir metafor. Aslolan insanın varoluş konumu, insanın tüm gölge yönlerini anlatmak.




       Bir İstanbullu olarak nedense içinde yaşadığım İstanbul’u değil de yaşamadığım o eski yılları hep bilmek isterim. O eski İstanbul sokaklarında zamanın ruhunu ararım. Ve o zamanları anlatan yazıları her daim büyük bir ilgi ile okurum. Utku Varlıkla eski İstanbul da dolaşmak da aynı hissi uyandırdı hatta daha fazlasını; sanatçı dostları ile anıları beni o eski İstanbul zamanına taşıdı.


                                                     
     
     Ressam olmanın ötesinde sesli bir kütüphane gibi onu dinlemek; dolu dolu yaşanmışlıkları her daim araştıran her daim okuyan bir düşünür. Eserleri de bu dolu dolu yaşanmışlığı çok renkli bir gerçeklikle yansıtır. Birçok figür Varlık’ın sanrı bahçesi dediği belleğin dışavurumudur. Tablolarına her baktığımda büyük bir hafiflik hissi yaşarım gerçekliğin ötesinde aynı anda bir çok olay, durum ya da nesne varoluşun özgürlük yansımalarıdır.

    Maddeye, olaylara, kişilere bağlanmayı çok severiz her daim güven içinde hareket etmek isteriz ama o tutunmayı çok seven yapımız tutunduklarımızın gelip geçici olduğunu anlayamaz. Ve bazen kendimizi tüketiriz. Bu tükenmişlik kuyusundan bir ışık gibi içeri girer Varlık’ın tabloları... Aynı anda geçmiş, şimdi, gelecek, yakınlık, uzaklık her şey kafamızda işte öze giriş bunu kavradığın an başlıyor...Bilincin oyununu bozarak gerçek özgürlüğe tüm yüklerden kurtulmaya uçarcasına, bir Tavus kuşu gibi renkli ve hafif...



         
                                    

                       
               

                      
                     
                      

                     
                      

         

... Gidilmemiş, görülmemiş, söylenmemişlere bir yolculuk" HİÇ'lik yok oluş                                               değil bir var oluş mücadelesi belki de HİÇ olduğumuzu bile bile... 

             






  «EVREN BEYNİMİZİN SANRI BAHÇESİDİR» 
   Utku Varlık            


                                        

Kaynaklar:

Zero Hipotez Fragmanlar, Utku Varlık /Bozlu Art Project Yayınları 

Instagram adresi: @utkuvarlik 

Yorumlar

ÖNE ÇIKANLAR

III- Kitap Sayfalarından Beyaz Perdeye

Genç Ressam Süleyman Erdoğan ile Söyleşi

SANATTA YARATICILIK

İSTANBUL' DA ŞİFA BULMAK

Dönüşüm Etkisi

Doğukan Çiğdem ile Söyleşi

Şehrin Dokusu: Heykeller

Sanatçı Bahar Bilici Öztürk ile Söyleşi

Picasso'ya Dair

SARI IŞIĞIN İZİNDE