Doğukan Çiğdem ile Söyleşi



      Sanatçı Doğukan Çiğdem «Arada Yaşayanlar» sergisi 9 Ocak 2024 de Galeri/Miz de izleyici ile buluştu. ( 23 Şubat 2024 kadar ziyarete açık) Bende Doğukan Beyin çalışmalarını ilgiyle takip eden bir sanat İzleyicisi olarak sergiyi ziyaret ettim. Sergiyi sanatçısından dinlemek ve heyecanına tanık olmak çok güzeldi. Her sergisi derinlikli sorgulamalara ve öğrenmeye teşvik ediyor. Sanatçımız için eserlerinde titiz çalıştığını söyleyebilirim. Ayrıca mütevazi kişiliği ile de kendinden emin duruşu saygınlığımı daha da arttırdı. 

    

Merhaba Doğukan Bey yeni serginizi tebrik ediyorum. «Arada Yaşayanlar» bize ne anlatıyor? 

Doğukan Çiğdem: İlerleme ve gerileme arasında sıkışan beni ve benim gibileri temsil eden bir sergi. Sergide bulunan resimler "Arada Yaşayan" bizleri temsil eden diğer multidisiplinerler ise bunları destekleyen çalışmalar. Çalışmanın üst başlığı "Arada Yaşayanlar" olsa da multidisipliner işlerle ara başlıklar ve küçük başlıklar yaratmaya çalıştım. Asıl niyetim buydu.


İlk olarak dikkat çeken Ayna çalışmanız bizi karşılıyor. Neden ayna? 

Doğukan Çiğdem: Ayna Derveze; Salman Rüştü'nün "Şeytanlar Ayeti" yasaklı kitabındaki "Cehennemin Kapısının" sıfatı yani ismi. 

Ben de bunu bir ayna olarak tasarladım ki karşına geçen Cehennemin kapısıyla karşı karşıya geldiğinde çekiniyor mu? Çekinmiyor mu? Bunu söylerken çekinmediğini fark ediyorum. Bakalım bununla yüz yüze geldiği zaman ne hissediyor? Nasıl karşılık buluyor? Kendisi nasıl tetikleniyor? Bunu merak ettiğim için bu aynayı tasarladım.




Resimlerinizde kendinize özgü Arkaik dönemler ve daha yalın figürler görüyoruz? 

Doğukan Çiğdem: Resimler arada yaşayanlarla alakalı. Hayvanlarla, bitkilerle ilişkilerimiz üzerine. Tabi ki bende dönemsel çalışıyorum. Primitif, Arkaik dönemlere ait resimler yaptığım için o günün figürleri ise tamamen kimlik ve teslimiyet üzerine. Bütün hayvanları temsil eden şey benim için keçi. Çünkü Anadolu da bir de Karada var denen bir figür, kimliğe sahip çok güçlü. Keçiyi o yüzden kullanıyorum. Keçi burada bütün hayvanları temsil ediyor. Resimlerimde keçi kullanırken aynı zamanda bir inekten bir kuşatanda bahsediyor olabilirim. Bütün bu kategori olarak aslında lanse ediliyorum. Ama tek kategoriye ait bir desen kullanıyorum. 

Bu yıl biraz daha Mamutla çalıştım. Kedi figürü... Bunların her birinin farklı temsiliyetleri var. Biri tarihi temsil ediyor. Biri hayvanı, biri dış bağlantı, dış dünyayı temsil ediyor (Mistisizm). Geçmişte bize söylenen şeylermiş, efsaneymiş gibi bilmediğimiz sadece anlamlandırdığımız şeyleri temsil ediyor.




Tuval dışında farklı bir formdaki eserinizi görmekteyiz ? 

Doğukan Çiğdem: ilerlemek için zihni zorlamamız, gerilemek için zihni ortadan kaldırmamız gerektiğini fark ettiğim anda. Kendi içime dönük, ilerlemenin yani kendim bir şeyi var etmeliyim, formu var etmeliyim, ilerlemeliyim. Sonra zihni ortadan kaldırıp bunu bozmalıyım. Bozduktan sonra arada ki olan yırtıkları, boşlukları insanlara göstermeliyim. Bunu form üzerinden yaptım.

Bu her kişinin duygusal yırtıkları ile alakalı, mesajını vermek istedim. Kişide kendini her gün yapılandırıyor. Her gün yeniden bozuyor. Onda oluşan yırtıklar var. Bu tabi görünmüyor. Ama bunu ruhsal olarak biz zaman içinde ruhsal rahatlıklar olarak görebiliyoruz. Bunun metaforik kısmı, dört parça. Bizim dört parçamız. İnsanın dört farklı dönemi Gençlik, Olgunluk, Yaşlılık gibi düşünebilirsiniz. Her birinin aşama aşama halini görüyorsunuz. 

Birleştirdiğiniz zaman bütün resmi görüyorsunuz. Ayırdığınız zaman Yaklaştığınız zaman büyük resmi kaçırıp, detayı görüyorsunuz. Uzaklaştığınız zaman büyük resmi görüp detayı kaçırıyorsunuz.





"Dedikodu" çalışmanız adı gibi odağını bir çembere sıkıştırmış ya da merkeze almış gibi duruyor?

Doğukan Çiğdem: Dedikodu tamamen olgusal. Bir döneme ait çalıştığım için o dönemin araç gereçlerinde kullanmaya çalışıyorum ya da sil baştan yaratmaya çalışıyorum. Onla alakalı dokuma işim. İsminin Dedikodu olmasının nedensiz o gün bu üretim gerçekleştiği anla yapılan eylem olması.

Dedikodu 


Yine farklı disiplindeki üretimlerinizden birini görmekteyiz. "Arada Yaşayan" bir testi mi? 

Doğukan Çiğdem: Bu işin ismi; Su. Testiyi önce yaptım. Sonra testiyi bozdum, testiyi kırdım. Kırılan içerisinde var olan suyun katılaşmasıyla testinin yırtıklarını göstermek istedim. Suyun donma, katılaşma haliyle testideki kırıkları, yırtıkları, parçalanmaları görüyoruz.




Video görselde yine size özgü figür olan zıplayan yani atlayan primatların devinimini görüyoruz? Heyecanlı oldukları belli... 

Doğukan Çiğdem: Dijital bir işimde Darwin’in “Evrim Teorisi” bir yoldan bahseder. A noktasından B noktasına insanın fizyolojik gelişiminden bahseder. Ben bu fikri ortaya atan Darwin’in kendi döneminde bu fikri “Evrim Teorisi”ni ortaya attığı anda kendi sıçrama hareketini, sıçrama evrimini yaptığını düşünüyorum. Çünkü çok cesur geliyor bana. O sebeple evrimin bedensel bir sıçrama olduğunu düşünmüyorum.




Darwin kabul görsün görmesin birçok alanda bilim dünyasına yeni bir pencere açtı. Sorulmayanı sordu ve bu sorgu Biyolojiden, Kimyaya, Fiziğe, Tarihe ve Antropolojiye devam ediyor. 

Zaman Döngüsü isimli eserinizin önündeyiz? 

Doğukan Çiğdem: Zaman döngüsü; Ay eşittir, bizim için zamandır, galaksi bizim için zamandır. Biz ona göre zamanı ölçeriz. Aşağı yukarı 3 bin 4 bin yıldır bu iş böyle dönüyor. Gezegenler üzerinden zaman, ölçümlüyoruz. Zaman ölçeğinde burada muhafızları, arada sıkışan toplumu görüyorsunuz.




Kese için de madeni paraları görüyoruz. Toplumsal hiyerarşi hayvanlarda farklı ve insanlarda bu kesinlikle ekonomi ile ilgili. Mülkiyet kavramı sizin ilk üretimlerinizden bu yana çıkış noktanız. Hatta bunu 2022 de Cihangir'deki "Mülkiyet Fikri" sergisi ile de ifade etmiştiniz. Arada Kalanlar açısından nasıl yorumlamalıyız bu eseri? 

Doğukan Çiğdem: Mezopoint; Bu benim kendi desenlerim üzerine yaptığım bir para, sikke. Bu para sadece benim alışveriş işlerimde kullanılabilir. Alternatif bir parça birimi. Bunu dil üzerinden kavramlaştırabiliriz. Üç kişi var. Üç kişiden biri İtalyanca biliyorsa ve diğer iki kişi bilmiyorsa o dünyanın dışında kalır. Haliyle ben de kendi para birimimi yaparak bütün dünyada ki nesnel her şeyin dışında kalmış olurum. Bir artı – eksi yaratmış oldum. Kendi sınırlarımı çizerek kendimi ayırmış olurum. Benim derdim bireysel bir paralel evren yaratmak.




Meşaleyi andıran bu çalışmanız neyi simgeliyor? 

Doğukan Çiğdem: "Asalar" biraz temsili formuyla. Bir değnek ile asa arasında kralla, çoban arasında benim için bir fark yok. İkisi de bir şeyleri bir özneyi gütmeyi esas alıyor, yönetiyor. Ne kadar ilerici olursan ol ne kadar gerici olursan ol, günün sonunda o nesne o, o duvara asılır. İmajı vermek istedim. Her birinde... Bunları gittikleri için kendi doğal seleksiyonlarında zorba oldukları için:

 "Emekli Diktatör"(Emekli Zorba) yazdım.




Serginin son eseri? 

Doğukan Çiğdem: Son işim Arada Yaşayanlar isimli sergimizin aslında bütün bağlayıcı tablosu bu. Dört taraflı okunabilen bir resim. Bir harita gibi bir perspektif gibi düşünebilirsiniz. Bütün bu okumayı bu tuval üzerinden de gerçekleştirebilirsiniz. Yine bir ay var. Durmuş bir ay. Zamanı durdurursanız mutlak zamana ulaşırsınız ve bütün zamanları yakalarsınız. Ben de bütün zamanları yakalamaya çalıştım. Kendi tarihsel perspektifimle Arkaik dönemi kastederek, kaotik ilişkileri, zincirlemesine örgüyü resmettim.




Serginin son adımında ise Dervezeye dönüp “Cehennemin Kapısı”; 

"şimdi benim bu kadar anlattığım bu şeyden sonra sen cehennemin kapısıyla yüz yüze gelmek istiyor musun? İstemiyor musun? diyerek de sergiyi sonlandırıyorum.

Derveze / Cehennemin Kapısı"


"Arada Yaşayanlar" da sizi zorlayan eseriniz  oldu mu? 

Doğukan Çiğdem: Yaşadığım ülke, coğrafyayı düşünürsek “Asa” fikri benim için zorlayıcı oldu. Çünkü hem dışsal sansür var hem oto sansür. Bunu bilmeden yapabiliriz. Ama ben burada korkularımı yendim ve yüzleştiğim için bunu yapmak istedim. Beni zorlamıştı. Bunu yapmalı mıyız? Yapmamalı mıyız? Acaba ne olur? Gibi düşünüyordum. Bunu yapmasam da o zaman "ben bu işi neden yapıyorum? dedim.

Bir çalışmayı üretmeden önce eskiz usulü çalışmıyorum. Ben ağırlıklı çalışmanın öncesinde bir metin oluşturuyorum. O metin üzerinden çalışmayı üretiyorum. O sebeple benim için metnini oluşturmak eseri oluşturmaktan daha zor.


Doğukan Çiğdem geçmişin görüntüsünden aslında tüm zamanlardaki insanı ve toplumu anlatıyor diyebiliriz... 

Doğukan Çiğdem: Günümüz ilişkilerini, insanını hangi özelliklere, kudretlere sahip olup, veya sahip olmadığı ile ilgileniyorum. Çünkü hiçbirimiz kahraman değiliz. Temsil ettiğimiz şeyler için bedeller ödemedik. Bunlar için gözyaşı dökmedik, bir bedel ödemedik. Ben kahramanı olduğumuzu düşünüyorum. Bunu samimide bulmuyorum. Her kişinin kendi, bu dünya da has bel kader, nasibinde varsa uzmanlık bir alanda, ilgi alanında uzman olması gerektiğini düşünen biriyim. Bu perspektiften bakıyorum dünyaya. Benim ilgi alanım bu. Ben Arkeolog da değilim, Etimologda, Antropolog da. Benim ilgi alanım bu olduğu için bunun üzerinde kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Yolculuk bu...


Bu zamana kadar yaptığınız sergilerden sizin için özel ya da ayrı tuttuğunuz var mı? 

Doğukan Çiğdem: Benim sergilerimin her biri bir bütün. Benim bir iddiam var. İnsanın başarısı iddiasıdır. Günün sonunda yaptıkları değil. Benim iddiam şu: Benim yaşadığım coğrafya da Freud’un bıraktığı yer de Arkeo Psikoloji fakültelerde (bir yan dal / ana dal benim için önemli değil) açılırsa ben bu projeyi sonlandırmayı iddia ediyorum ( açıldığı anda). Bunun için de Freud’un bıraktığı yerden tamamen insan, doğa ilişkilerini sorgulamaya devam edeceğim.



Doğukan Çiğdem ile "Arada Yaşayanlar" sergisinde 


Sanatçı Doğukan Çiğdem'e bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim. İlhamınız daim olsun! 


Sosyal Medya Instagram @dogukancigdem

Instagram @galerimiz


Koleksiyon: Galeri / Miz Sanat Galerisi, İstanbul 

Fotoğraf için Piroz Ökten Hanıma teşekkür ederiz


Sanat İlhamlı ⛬

Yorumlar

  1. Keyifli bir söyleşi olmuş ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Derya hanım, benim için de öyleydi 🤩

      Sil

Yorum Gönder

Sanat İlhamlı Kalın!

ÖNE ÇIKANLAR

III- Kitap Sayfalarından Beyaz Perdeye

Genç Ressam Süleyman Erdoğan ile Söyleşi

SANATTA YARATICILIK

İSTANBUL' DA ŞİFA BULMAK

Dönüşüm Etkisi

Şehrin Dokusu: Heykeller

Sanatçı Bahar Bilici Öztürk ile Söyleşi

Picasso'ya Dair

SARI IŞIĞIN İZİNDE