Küratör Mahmut Wenda Koyuncu ile Söyleşi


Merhaba Mahmut Wenda Bey, bize biraz Sanat İlhamlı okuyucuları için kendinizden bahseder misiniz?

Mahmut Wenda Koyuncu: Mardin'de doğmuş ve üniversiteye kadar burada yaşamış biriyim. Ardından yaklaşık 30 yıl, büyük oranda İstanbul’da geçmiş, bir göçebe hayattan sonra son 5 yıldır tekrar Mardin'e dönmüş bir yazar, küratör ve eğitmenim.

Mardin'de adı Meyman Sanat Evi olan bir mekanın direktörlüğünü yapıyorum. Sanat evinde sergiler, söyleşiler, atölyeler yapıyoruz. Aynı zamanda çoğunlukla İstanbul bazlı olan birtakım sanatsal etkinlikler yapan bağımsız bir sanat eyleyicisiyim.


Sanatla yolunuz nasıl kesişti?

Mahmut Wenda Koyuncu: Sanatla yolum çok erken kesişti diyemem ama çok iyi bir okurdum eskiden beri. Sanat gündemini acemice takip eden biriydim ve küçük küçük yazılar yazıyordum. 90' ların sonuna doğru güncel sanat üretimleri yapan Erkan Özgen, Şener Özmen gibi arkadaşlarım vardı. Onlarla sanat üzerine yaptığımız sohbetler, sanat okumaları ve atölyelerine yaptığım ziyaretler neticesinde sanatla alakalı yazılar yazmaya başladım. O dönem Diyarbakır'da yaşıyordum. Başından beri hep eleştirel bir gözle bakıyordum alana.

Beni ilgilendiren esas şey sanat, hayat, siyaset ve piyasa arasındaki ilişki biçimleriydi. Yani başta o arkadaşların etkisi oldu diyebilirim Sonra Mimar Sinan Sosyoloji Yüksek Lisans programına kabul edildim. Ali Akay, Vasıf Kortun, Emre Zeytinoğlu, Zeki Coşkun gibi hocalardan dersler aldım. Beral Madra ile tanıştım bana arşivini ve tecrübesini açtı. Böyle böyle gelişti işte sanatla ilişkim...


AICA TR - Mahmut Wenda Koyuncu

Güzel deneyimler elde etmişsiniz. İlk defa bir AICA Türkiye üyesini blogumda ağırlıyorum kendi adıma bunun mutlululuğu ayrı... 

AICA - Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği Seçici kuruldaydınız geçen dönem. Yeni dönemde sizi göremedik. Siz mi yer değiştirmek istediniz. Yoksa Dernekte böyle dönüşümlü mü yer alınıyor?

Mahmut Wenda Koyuncu: AICA yönetim kurulunda iki dönem yer aldım. Yeni dönemde bayrağı başka arkadaşlara devrettik. Şimdi AICA Etik Kurulu'nda yer alıyorum. Değişim genellikle iyidir. Şu an yönetim kurulunda yer almasam da derneğin aktif bir üyesiyim ve yeni dönem yönetim kurulunda yer alan arkadaşlarla sürekli diyalog ve dayanışma içindeyiz.


Türkiye de Sanat Eleştirmenlerinin Sanat alanlarına katkı sağladığını düşünüyor musunuz? Eksikleri veya katkıları ne düzeyde?

Mahmut Wenda Koyuncu: Eleştirisiz bir sanat alanı düşünülemez. Modern dünya kritik dünyasıdır. Kant'ın eserleri ''Kritik'' üzerinedir unutmayalım veya 20. yüzyılın en etkili düşünce okulunun adı Eleştirel Kuram diye anılan Frankfurt Okulu ekolüdür. Sanatın kendisi de zaten bir eleştiri biçimidir. Varolan'a karşı başka Var olma biçimleri önerir ki bu da mevcutta olana karşı bir kritik etme biçimidir.

Ancak bana göre Türkiye'de sanat kritiği çok sempatik karşılanmıyor. Bu da bizim toplumsal kültürümüzle alakalı sanırım. Üretim yapan herkes yaptığının alkışlanmasını istiyor doğal olarak ancak eleştiri bir yazım türü olarak farklı görme biçimlerini açmanın aracıdır.

Sanat bir düşünce rejimidir. Bunu hayata, dünyaya, nesneye, duyuma, duyguya dair önermeleri imgeleştirerek yapar. Yapılan şeyin analiz edilmesi, en başta o sanat yapıtı için kıymetli bir şeydir. Onu sanat tarihine ekler en başta, eleştirisi yapılmamış herhangi bir eser; roman, sinema, tiyatro vs. dahil ederek söylüyorum, tamamlanmamış bir eser olarak kalır. Ama dediğim gibi sanat eleştirisi yerini daha çok PR amaçlı tanıtım reklam yazıları almış durumda.


Mahmut Wenda Bey, görüşlerinize katılıyorum toplumumuzda Eleştiri bazen tehdit olarak algılanıyor. Bende Eleştiri Kültürünün eksikliğini acı bir şekilde deneyimliyorum, bir Sanat İzleyici olarak! 

Sergiler Küratör destekli olmak zorunda değil ancak olması dünyada daha kabul görülüyor. Küratöryal işlerin farklarını Sanat İzleyici olarak bizler nasıl okuyabiliriz?

Mahmut Wenda Koyuncu: Sergiler küratörlü olmak zorunda değil elbet. En kestirme yoldan şunu söyleyelim, bir serginin kurulumu ve sunumu için daha fazla zihinsel emek harcamak demek bu en başında. Sanata dair bütün hiyerarşilerin kırıldığı, sanat ve sanat olmayanın, kitsch ve elit veya estetik ve anti-estetik olanın iç içe geçtiği bir zamandayız. Şimdi, klasik resim veya heykel sergilemesinin çok ötesine uzamış her türlü medyanın, klasik manada sanat eseri olarak kabul görmeyen, sıradan bazı nesnelerin de sergileme nesnesi olduğu bu çağda, sanat ve sanat olmayanın bu kadar bulanıklaştığı bir ortamda çağdaş bir küratör elzem hale gelmeye başlıyor.

Sanatı sanat bağlamının ötesine bağlayan; mekan ve mimari, sosyal ve kültürel, felsefe ve bilim, tarih ve sosyoloji, psikoloji ve simya gibi sayabileceğimiz çok farklı disiplinlerle buluşturma ihtiyacı küratörlerin işlevlerine biraz işaret ediyor gibi...

Büyük bir sergi düşününün, birçok sanatçı ve eserin olduğu, bienal mesela, birilerinin o sergiye dahil olan çalışmaları birçok açıdan ölçüp biçip sunuma hazırlaması hem sanatçı hem de izleyici için daha anlaşılır kılması gerekebilir bu da küratörü gerekli kılıyor olabilir. Elbette her küratöryel sunum aynı zamanda bir politik sunumdur. Küratörün sanat ve hayatla ilişki biçimi küratöryel bakışını da ifade eder. Ben böyle görüyorum.


Zorlandığınız veya bana Küratörlük anlamında katkısı çok oldu dediğiniz bir iş var mı?

Mahmut Wenda Koyuncu: Bunu bir sergi manasında soruyorsanız eğer evet, 2011 yılındaki ''Ateşin Düştüğü Yer'' adlı İnsan Hakları Vakfı'nın 20. kuruluş yılı anısında yapılan sergi benim için çok kritik bir sergiydi. Yüz otuza yakın sanatçının yüzlerce işi içinden küçük bir düzenleyici ekip olarak 9 ay boyunca çalışmak bana küratöryel pratik açısından çok ama çok deneyim sağladı.


Meyman Sanat Galerisi Mardin’de geçtiğimiz yıl açıldı. Öncelikle tebrik ediyorum. Hem "Meyman" ismini hem de bu hikayenin nasıl başladığını merak ediyorum?

Mahmut Wenda Koyuncu: Meyman Zaza lehçesinde ''misafir'' demek. Ev sahipliği, mülkiyet ilişkilerinin dışında en başta kendini bu dünyada misafir görme biçimini ifade ediyor. Geçiciyiz bu dünyada, bizden sonraki insanlara, kuşlara, ağaçlara, dağlara, taşlara karşı bir emanetçi olarak yaşamak felsefesini ifade ediyor benim için. Kardeşim Hamdiye Aydemir ile aldığımız bir taş evi restore edip Mardin'de eksik olduğunu düşündüğümüz bağımsız, sivil bir sanat alanı yaratmak istedik.

"Parmak Damgası" Sergisi, Meyman Galeri / Mardin 


Meyman da Sanat İzleyicilerini neler bekliyor?

Mahmut Wenda Koyuncu: Mardin turistik kasırganın altında boğulmaya başlayan bir kent. Sanatçılar veya sanat ortamı sürekli oryantalize ediliyor, bir sömürge bakışı bu. Magnetleşen bir kent kültürü dayatılıyor her kesime. Kabuğu taş, hikayesi mistik, içeriği AVM'leşen bir kente dönüşüyor. Burada sanat bu turistik heyulanın kenar süsü yapılmak isteniyor.

Meyman bugünü ıskalamayan, çağdaş olanı, sosyolojik ve politik angajmanını kaybetmemiş bir sanat üretimiyle yan yana durmak istiyor. Bu bağlamda Meyman, süper bağımsız bir yer olarak kalmaya çalışarak, umarım becerebiliriz bunu, sanat tartışmalarının özgürce yapıldığı, söyleşiler, atölyeler ve de sergiler bekliyor.


Mekanın, Zamanın Ruhu diyoruz ya... Siz bunu merkeze almışsınız. Tebrik ediyorum bu güzel Sanat & Kültür Girişimi için ☘

Açıldı günden beri hangi etkinliklere ev sahipliği yaptı, Meyman Galeri?

Mahmut Wenda Koyuncu: Şu ana kadar altı tane sergi oldu ve onlarca söyleşi, atölye yaptık. İlk sergimiz Nazlı Pektaş'ın küratörlüğündeki ''Misafir'' sergisiydi. 11 kadın sanatçının ipek yolu metaforu üzerinden oryantalizmi kritik ettikleri feminist bir sergiydi. Diğer sergilerimizi burada sıralamayayım istersen. İsteyen okuyucularınız sosyal medya hesaplarımızdan bakabilir diğer etkinliklere.


Mardin'de ziyaret edeceğimiz bir mekan olarak Meyman yerini aldı ☘

Konuğum olduğunuz için çok teşekkür ederim. Yeni projeleriniz var mı ve son olarak Sanat İlhamlı okuyucularına neler söylemek istersiniz?

Mahmut Wenda Koyuncu: Ben teşekkür ederim, şu anda Diyarbakır’da ölümsüz şiar Ahmed Arif anısına iki tane sergi kürate ediyorum. Ahmed Arif'in poetikası üzerinden bugüne bir projeksiyon sunmaya çalışan biri arşivsel diğeri plastik iki sergi.


SENİ BAHARmışın Gibi,,, / Ahmed Arif'in 34. Yılı Anısına 


Seni Bahar’mışsın Gibi, Sezai Karakoç Kongre Merkezi'nde koleksiyon Tolga Erdal'ın, Ahmed Arif koleksiyonundan oluşan dokümanter bir sergi. Burada yeni, modern, betonarme bir binada kayıt ve takip meselesini Hasretinden Prangalar Eskittim kitabının zaman içindeki takibini ele alan bir çalışma var.


HANİ KURŞUN SIKSAN, Ahmed Arif

Diğer sergi ise M. Latif Sağlam'ın Suriçi bölgesinde bulunan tarihi mekan DİTAV'daki ''Hani Kurşun Sıksan...'' adlı heykel ve enstalasyon sergisi. Bu sergide ise sanatçının Ahmed Arif'in 33 Kurşun şiirinden yola çıkarak yaptığı heykel ve enstalasyonların günümüz Diyarbakır’ının yıkıntıları içinde adalet arayışının bir alegorisini ele almış durumdayız. Her iki sergi de Dünya Barış Günü olan  1 Eylül'e kadar sürecek... Yolu düşenlere duyurulur!

Çok teşekkür ediyorum tekrar bu güzel söyleşi için...


 Sosyal Medya Instagram:

Meyman Sanatevi ve Galerisi Misafirhanesi için ☟

www.airbnb.com.tr/rooms



Sanat İlhamlı ⛬

Yorumlar

ÖNE ÇIKANLAR

III- Kitap Sayfalarından Beyaz Perdeye

Genç Ressam Süleyman Erdoğan ile Söyleşi

SANATTA YARATICILIK

İSTANBUL' DA ŞİFA BULMAK

Doğukan Çiğdem ile Söyleşi

Şehrin Dokusu: Heykeller

Sanat İlhamlı ⛬ hakkında

ÇOCUKLARLA FELSEFE

Maziden Atiye ZEYTİNKÖY