Kayıtlar

Bir "ES" vermeye ne dersiniz?

Resim
              "Bir es verdim..ve bir ayna tuttum..hayata..biz'e..an'larımıza..ve aynadan yansıyanları, bi ES'e sığdırmaya çalıştım..keyifle, şaşkınlıkla..keyif alarak, şaşırarak..öyle iyi geldi ki..öyle iyi gelsin ki..bir nefeste..ES.. "  Nurcan Bozduman  diyor kitabı için yazarımız; bana göre de bir ES hem yazarın ilk kitabı hem de bir hayata mola vermek, biraz durmak, dururken düşünmek için güzel okuyucu ile sohbet havasında yazılmış. Bu güzel deneme kitabından birkaç seçki paylaşmak istiyorum. O zaman soruyorum bir "ES" vermeye ne dersiniz? " İYİ : .. iyi insanın," iyilik yapan insan "olarak tanımlanması gerektiğini düşünüyorum.. çünkü ..insanı iyi yapan şeyin, iyi ve temiz bir kalpten başlayan.. iyi niyetten, merhametten, farkındalık, sevgi, anlayış gibi duygulardan geçiiiip.. harekete, eyleme dönüşen bir şey olması gerektiğine yürekten inanıyorum.. bir şeylere, birilerine dokunan.. zira.. kötü olmamak, bir durum.. kendiliğinden olan b

II- ZAMANIN RUHU/1890 İstanbul

Resim
Sirkeci Tren Garı ve Orient Express           Tren Garları zamanın ruhunu taşıyan eşsiz mekanlardır. Kavuşma ve ayrılık noktaları. Sirkeci  Garı'da onlardan biri. İstanbul'un Avrupa'ya, Avrupa'nın da Doğuya açılan kapısı!       Gar II. Abdülhamit dönemi 1890 yılında hizmete başlamıştır. Dönemin iktidarlığında Almanlara olan yakınlık ile Alman Mimar August Jachmund tarafından yapılmıştır. Eklektik bir mimari özellikte yani sentez bir yapıya sahiptir. Mozaikli camlar, Selçuklu' ya atıf yapan pencereler, Saatleri Paris'ten, taşları Aden'den getirilmiştir...     Yolcu salonları, restoran gibi işlevleri bulunan mekanda birçok yerli yabancı insanın seyahat için bir araya geldiği, birbirinin farkına varıp hüzünlerine, sevinçlerine, ayrılıklarına şahit oldukları yerdir.         19.yy.'a gidersek o dönem en meşhur tren  olan Orient Express ile karşılaşırız. Nice Avrupalının İstanbul'u görmesine vesile olmuş; İstanbullunun ise Avrupa'yı...        Cumhuriye

Roma Bileti ile Söyleşi

Resim
Sanattan İlham almaya devam ediyoruz blogumun ilk konuğu  Roma Bileti Yayınları ile tanınan Ahmet Ebcim ve  güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Hazırsanız buyrun keyifli okumalar :)  Merhaba Ahmet Bey “Roma Bileti” Hikayesi nasıl başladı ve Vizyonu nedir? Ahmet Ebcim: 2019 Ocak ayında eşimin işi sebebi ile Roma’ya geldik. İlk dikkatimi çeken şey sokak çeşmeleri oldu. İnternette bilgi aradım ve yeteri kadar bilgi olmadığını gördüm. O gün etrafıma çıkan kültürel, sanatsal ve yaşamsal şeyler hakkında bilgi toplayıp paylaşmaya karar verdim. Bunun için yeteri kadar zamanım vardı. Roma Bileti fikri çıktığı ilk gün, iki ülke arasındaki kültür köprüsünü güçlendirmeyi hedeflemiştim. Bu vizyonda devam ediyor. Çatı hedef iki ülke arasındaki kültür köprüsünü güçlendirmek. Oluşturduğunuz bu markayı tescillendirerek işinizi ne kadar ciddi ve sevgiyle yaptığınız belli m arkalaşmak önemli bir nevi İtalya'da Türk Kültür Elçimizsiniz diye biliriz.  Bir marka nasıl y aratılır diye sorsak okuyucularımı

"KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA"

Resim
 « Kendimi sevmeye başladığımda, hangi koşullarda olursam olayım, doğru zamanda, doğru yerde bulunduğumu ve her şeyin tam da olması gerektiği zamanda gerçekleştiğini anladım. İşte o zaman huzura erdim. Bugün buna “ÖZ GÜVEN” diyorum. Kendimi sevmeye başladığımda, duygusal acı ve kederin sadece kendi doğrularıma aykırı yaşadığımı hatırlatan birer uyarı olduğunu anladım. Bugün bunun “ÖZGÜNLÜK” olduğunu biliyorum. Kendimi sevmeye başladığımda, farklı bir hayatı arzulamayı bıraktım ve etrafımı saran her şeyin beni büyümeye çağırdığını gördüm. Bugün buna “OLGUNLUK” diyorum. Kendimi sevmeye başladığımda, yanlış bir zaman olduğunu ve hazır olmadığını bildiğim halde birini kendi istediklerimi yapması için zorlarsam, o kişi kendim bile olsam, onu nasıl incitebileceğimi anladım. Bugün buna “SAYGI” diyorum. Kendimi sevmeye başladığımda, sağlığıma iyi gelmeyen her şeyden; yemeklerden, insanlardan, durumlardan ve beni aşağı çeken ve benliğimden uzaklaştıran her şeyden kurtardım kendimi. Bugün bunun

"1+1=1" SEYDİ MURAT KOÇ

Resim
       Sanatçı, Akademisyen Seydi Murat Koç birçok çalışmalarının esin kaynağı doğa. Son olarak " İstanbul da Şifa Bulmak" adlı karma sergideki eseri de bunun bir yansıması.        Sergi teması şifa; şehir ve salgın hastalıkların toplumsal hafızamızda oluşturduğu izlenimleri aktarıyor. Belki de Şifa ve Sanat hiç bu kadar yakın olmamıştı. Her zaman sanatın iyileştirici gücüne inandığım için sanatçımızın çalışması da beni bu nedenle etkiledi.                  "Bir Artı Bir Eşittir Bir" formülü ile izah ettiği çalışması yine temasına uygun bir insan modelinin iç organlarının yağlı boya ile çiçeklendirilmesi içimizin çiçekler açmasına niyet eder gibi güzel bir kompozisyon oluşturmuş.                Beden dış etkenlere açık bir yapıdadır. Düşüncelerimizi ürettiğimiz beynimizde öyle. Bu bütünlüğü korumak kolay olmuyor. Sorunu dış merkezli değil de iç merkezli çözmeye çalıştığımızda dönüşümün başladığını görebiliriz. İşte bu dönüşüm Sanatçının; "... Doğanın bir yansım

I- Orta Çağın Bilgini: ÖMER HAYYAM

Resim
      Orta Çağ aynı zamanda İslam'ın Altın Çağı olarak adlandırılır. Çünkü dünyanın her yeri aynı yüz yıllarda aynı gelişim özelliklerini göstermez. Örneğin Orta Çağ denildiğinde ilk akla gelen Avrupa toplumlarıdır. O dönem kilisenin özgür düşünceye muhalefet olması. Bilimin, sanatın sadece din ekseninde gelişmesinden dolayı  karanlık çağ olarak bilinir.           Doğunun İslamiyet ile birlikte Felsefeye, Bilime ve Sanata çok daha kıymet verdiğini görüyoruz. Çünkü din öğrenmeyi ve Allah'ı yasalarını bilmeyi gerektiriyordu. Bu sebeple özgür düşünce ortamının olduğu birçok eğitim kurumları vardı. Antik Çağ'dan bu yana gelen bilgi birikimlerini inceleyerek İslam bilim insanları bu disiplinleri geliştirip dünya mirasına önemli katkılar sunmuşlardır. 15.yy.'a kadar süren bu çağ sonra yerini Avrupa'ya bırakacaktır.               Görüldüğü gibi toplumlar hep bir değişim halinde bir taraf karanlıkken bir taraf aydınlık. Zamanla aydınlık olan karanlığa; karanlık olan aydınlı

OTACI / Hayati Sarıekiz

Resim
    " Otacı olmak için yola çıkan Otman' ın kırk günlük eğitim serüveni "       Sözleri ile başlayan bu kitap bence Türk edebiyatında çok ayrı bir yerde duracağına inanıyorum. Neden mi? Çünkü unutulan geçmiş kimliklerimizi dile getiriyor. Doğa üstü mitolojik öğelerle beslense de insanın hakikatine ışık tutuyor.           Şifacılığın Türk toplumlarındaki önemi tartışmasız çok önemliydi. Kitaptaki kahramanımız Otman bu şifacı yani Otacı olma yolunda eğitim almaya başlar. Ama eğitim başladığı andan itibaren vazgeçmesi yasak ve bu yolu sonuna kadar götürmek zorunda. Bu büyük bir tercih bunun geri dönüşü yoktu. Otman tercihini yapmıştı. Eğitim kolay olmayacaktı ; bunun farkındaydı. Kırk günlük eğitim onu bekliyordu...      " İnsan yaşamının yarısı yaşadıkları, diğer yarısı da yaşadıklarına sabretmektir "         Eğitimler sırasında sırasıyla Üçler, Beşler, Yediler, Kırklar olarak bilinen doğaüstü varlıklar ile yaşadıkları Türk mitolojisine atıf yapan yazar bize adet

MEHMET AKİF ERSOY HATIRA EVİ

Resim
         12 Mart 2021 tarihinde yani İstikbal Marşı'nın 100.yıl dönümünde Mısır Apartmanı'nın 4.katı Mehmet Akif Ersoy Hatıra Evi olarak müzeye dönüştürüldü. Ama sizlere müzeden bahsetmeden önce Mısır Apartmanı'a değinmek istiyorum.           Mısır Apartmanı İstanbul /Beyoğlu İstikbal Caddesi' nde 1910 yılında tamamlanmış bir aile konağı olarak Osmanlı devlet adamı Mısırlı Abbas Halim Paşa ve ailesine aittir. Görkemli oluşu zamanın ruhunu taşıyan izler yine Art Nouveau mimari üslupla Mimar Housep Aznavur tarafından yapılmıştır. Abbas Halim Paşa Sanata yaptığı destekler ile tanınır. Konağında bir çok sanatçı yaşamıştır. Daha sonra apartmana dönüştürülen bina da Şair Mithat Cemal Kuntay 'ın yaşadığı ve vefat ettiği. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk 'ün dişçisi Sami Günzberg 'inde burada muayenesini bulunmasından dolayı Atatürk'ün de bu binayı ziyaret ettiği bilinmektedir. Yani dönemi itibari ile tanınmış bir çok insanın uğradığı bir mekan.

YAĞMUR ORMANI V

Resim
"   Ne güzel 'yalnız değilim' diyebilmek.  Hep yalnızım demişim oysa.  İçimden dışımdan. Yal­nızım, yalnızız.  Herkes yalnızdır. Ben kendi yalnızlığımda insanlar yaratmışım.  Kendi içimden ben'ler çoğaltmışım. Bir,  bir daha, bir, bir daha...  Oysa bir tek kişidir insan. O orman çoğaltır  ki­şinin içindeki ben'leri. Kendini bulabilmektir amaç, çaba. Bunu düşünebilmek, böyle bir ara­maya, bulmaya inanmak..."  Oktay Akbal     Dinlediğiniz sesler, her biri farklı tonlarda farklı nesnelerden yansıyan adeta bir orkestra havasında doğadan ilhamla oluşturulmuş sesli yerleştirme olarak izleyiciye deneysel bir izlenim oluşturuyor.          Yağmur Ormanı V çalışmasını dinlemek bize aslında yalnız olmadığımızı vurguluyor. Bu dünyayı paylaştığımız diğer sesleri duyuyoruz. Evrenin içinde görünmez iplerle birbirine bağlı ve özgür canlılar oluşumuz. Belki de özgürlüğümüz gölgemiz kadar yer kaplıyor.          Bir düzenin benzersiz parçalarıyız. Her birimizin sesi, görüntüsü,

BİRLİKTE YAZ

Resim
      Birlikte Yaz mevsimi adı bile heyecan verici öyle değil mi? Bu yaz kısıtlamaların kalkmasıyla derin bir nefes aldık. Bir arada olmayı özlemişiz dedirten Cadde 160 Art Gallery'deki Birlikte Yaz sergisi 1 Temmuz ile 14 Eylül 2021 tarihleri arasında gerçekleştirildi.      Sergi on dört Sanatçının katılımıyla keyifli seçkilerden oluşuyor. İnsan duygularının zaman, mekan, doğa eksenindeki dışavurumsal etkilerini görmek mümkün.      Rengarenk yazın neşesini, umudunu taşıyan karma resimlere serginin küratörü Aliye Selin Berberoğlu 'nun metni ile daha yakından bakalım: «...14 Sanatçı, 14 Bellek, 14 Dünya      Bu sergide de eserler adeta tarihin kronolojik sıralamasında bir araya gelmekte. Bu sıralama, medeniyetin ilk söylemleri ile başlayıp, insanın Benlik arayışı, özgürlük özlemi, doğa ile ayrılmaz ilişkisi, kent yaşamımdaki buhranı, aşılması zor düşünsel sınırları, aidiyet sancıları, yalnızlığı, ölüme varan varoluşu ve hiçliği ile devam etmektedir...        Birlikte Yaz serisiy

III- Antik Çağın Bilgini: ARİSTOTELES

Resim
    « Mutluluk ve felaket, eyleme dayanır; hayatımızın son erkeği ise, eylemdir, yoksa eylemin dışında olan bir şey değil. Karakter bakımından biz ya şu ya da bu özellikteyiz; eylem bakımından ise ya mutluyuzdur, ya da mutlu değilizdir» Aristoteles  (Poetika)          Antik Yunan Filozofu Aristoteles M.Ö.384- M. Ö. 322 yılları arasında yaşadı. Mantık Bilimi ‘nin kurucusudur.     Platon'un öğrencisi olmasına rağmen onunla aynı görüşleri savunmaz. Karşıt tez geliştirmiştir. Platon'un “İdealar” felsefesini kabul etmez. Evrendeki her şeyin gerçek olduğunu ve bu değişimin sürekli bir değişim, hareket halinde geliştiğine inanır. Tanrı varsa eğer her şeyin içindedir yani dışarda farklı bir evrende değil.   Varlıkları ayırdığı dört katman vardır; 1.Cansız varlıklar (en alt katman) 2.Bitkiler 3.Hayvanlar 4. İnsan (en üst katman)   Sanatı Doğadan, Felsefeden, Bilimden üstün görmüştür. Sanatçı doğadaki bir figürü, deseni idealleştirerek onu özümseyerek yansıtır. Yani salt bir taklit