ÜÇ NASİHAT
Bir adam bir gün yabancı kentleri gezip görmek için ülkesinden ayrılmış, bir süre gezdikten sonra şehrin birinde bir papazın hizmetine girmiş. Kilise için yıllarca çalıştıktan sonra ev özlemi çekmeye başlamış, gidip memleketini ve çok sevdiği karısını görmek istemiş.
" Bunca zaman size hizmet ettim efendim" demiş papaza.
" Müsaade edin, evime döneyim artık"
Gayet bilgili olan papaz, "Sen nasıl istersen" demiş.
"Üç gün için sana üç yüz liret para mı vereyim yoksa üç değerli nasihat mı?"
Adam üç nasihati istemiş.
"Peki öyleyse," demiş papaz.
"Birinci hatim; bildiğin yoldan değil de bilmediğin yoldan gidersen, beklemediğin belalarla da karşılaşmayı göze almalısın. İkinci nasihatim; çok izle, çok dinle ama çok az konuş. Üçüncü nasihatim; bir şey yapmadan önce her zaman ikinci kez düşün. Üzerine daha çok düşünülen şeyler daha iyi olur. Şu bir somun ekmeği de al, sadece gerçekten mutlu olduğun bir anda bölüp ye"
Adam böylece yola çıkmış. Bir süre sonra kendisiyle aynı tarafa giden başka yolcularla karşılaşmış.
"Kestirmen gideceğiz biz, sen de bize katıl istersen"
... demiş yolcular onlara ancak papazdan aldığı üç nasihatin ilkini hatırlayan adam;
"Sizin yolunuz açık olsun dostlar, ben bildiğim yoldan gideceğim"
... deyip onlardan ayrılmış. Daha sekiz on adım atmışken diğer yoldan silah sesleri geldiğini duymuş. Herkesin tercih ettiği kestirme yola konuşlanan hırsızlar bu yolcuları öldürüp üstlerinde başlarında ne varsa almışlar.
" Şu işe bak" demiş olanları uzaktan görünce:
"Üç yüz liretin yüz liretini kazandım say"...
☘
Adam akşama kadar yürümüş, karnı iyice acıkınca yemek yemek ve dinlenmek için bir hana girmiş, hancıdan yiyecek istemiş. Önüne kocaman bir kızarmış et parçası gelmiş. Oldukça lezzetli görünüyormuş ama bir tuhaflık varmış ette. Adam çatalla sağını solunu kurcalarken bir anda dehşete bunun insan eti olduğunu fark etmiş. Tam ayağa kalkıp bağıracakken papazın ikinci nasihati gelmiş aklına. Eti yememiş ama hiçbir şey de söylememiş. Hesabını ödeyip kapıdan çıkmak üzereyken hancı onu durdurmuş.
"Bravo sana" demiş.
" Canını kurtardın. Yemeğime kim laf edecek olursa tencerede bir sonraki pişen yemek kendisi olur"
Adam yine hiçbir şey söylememiş, bir baş hareketiyle veda edip çıkmış o tuhaf inin kapısından.
"Şu işe bak" demiş yine kendi kendine "İkinci yüz lireti kazandım say"...
☘☘
Adam nihayet kendi şehrine varmış, doğruca evine gitmiş. Evin kapısı aralıkmış, adam içeri girmiş. Etrafına şöyle bir bakınmış, evde kimse yokmuş. Odanın ortasında bir masa varmış, masanın üzerinde iki tabak, iki bardak, iki çatal, iki kaşık varmış.
"Bu nasıl olur?" diye düşünmüş.
"Ben giderken karım tek başınaydı, bu masaysa iki kişilik. Bu işte bir iş var"
İçine düşen şüpheyle yatağın altına girip saklanmış. Bir süre sonra elinde su dolu bir sürahiyle karısı gelmiş, arkasından da genç bir papaz. Karşılıklı masaya oturmuşlar, tabaklarını doldurmuşlar.
"Demek öyle" diye düşünmüş adam saklandığı yerde.
"Demek yokluğumu fırsat bilip gencecik bir adamla beni aldattı karım ha!"
Tam saklandığı yerden kalkıp genç adamın gırtlağına yapışacakken papazın son nasihati gelmiş aklına. Saklandığı yerde biraz daha beklemeye karar vermiş böylece. Yemeğe başlamadan önce kadın:
"Oğlum" demiş karşısındaki genç oğlana;
" Yemek yemeden önce dua edelim, babanın sağlığı için dua etmeyi de unutma"...
Adam bu sözleri duyunca sevinç gözyaşları içinde saklandığı yerden çıkmış, karısına da oğluna da hasretle sarılmış. Daha sonra yol boyu yanında taşıdığı bir somun ekmeği hatırlamış. Gerçekten mutlu olduğu bu an onu bölüp yemenin tam zamanıymış. Adam ekmeği çıkarıp ikiye böldüğü zaman içinden papazın gizlice oraya koyduğu üç yüz liret çıkmış.
☘☘☘
Kaynak Kitap:
İtalyan Masalları / Derleyen Thomas F. Crane / Çeviri: Servin Sarıyer/ Karakarga Yayınları
Yorumlar
Yorum Gönder
Sanat İlhamlı Kalın!