DENİZLİ'de Sergi Sorunsalı!


        Ülkemizde sanatın yeri, önemi ve sorunları elbet çok değişkenlik gösteriyor. Ancak Denizli de sekiz buçuk yıldır yaşayan bir Sanat İzleyicisi olarak Denizli özelinde değinmek istediğim konular var. Öncelikle Plastik Sanat açısından çok fazla üretim yapan sanatçısı var. Ve birçoğu ile tanışma fırsatı buldum. Hemen hemen hepsi de özgün içerikli eserlere sahip. Denizli bu kadar güçlü bir sanat potansiyeline sahip ancak tüm bu potansiyeli görecek "bir göze" sahip mi?! İşte tam bu noktada sorunsal başlıyor. 

        Görecek bir gözden kastım o göz halk değil. Sanat sever hiç değil. Şehre sonradan gelmiş olmam sizi yanıltmasın. Bir şehrin geçmişini  bilmeye bilirim. Bu beni ve benim gibileri öğrenmekten alı koymaz. Denizli de ilk karşılaştığım eserler birçokları gibi Çınar Meydanındaki  Ömür ve Fatih Duruek' in Karma Tasarım Atölyelerinde yaptıkları muazzam Cam Horoz Heykeli ve Kömürcüoğlu Vakfı'nın Gazi Mustafa Kemal Atatürk Bulvarında Taş Heykelleri oldu. Zaman geçtikçe sergileri de gezmeye başladım. İlk gezdiğim Denizli Büyükşehir Belediyesi Turan Bahadır Sergi Salonu'nda 2021 de "Uzun Bir Hikaye" solo sergisi ile Bahar Bilici Öztürk Hanımındı. Sergisini de Cam Sanatçımız Ömür Duruek'in paylaşımları ile öğrenmiştim.

       Sergi için kamusal alanların, duyurularının azlığı veya yetersizliği, ayrı bir konu ancak bireysel sergilerde güçlü bir potansiyel sezdim. Çoğu sanatçı İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde büyük sanat organizasyonlarında yer alıyor. Bir nevi bireysel de olsalar gittikleri şehirlerde, Denizli'nin dolaylı olarak görünür bir temsilcisi konumundalar (Hepsinin çabalarını takdir ediyorum ve keyifle takip ediyorum). İşte sıra Denizli'deki karma sergilere gelince işin rengi değişiyor!

        Karma sergiler şehirdeki sanat üretimini yansıtmak açısından çok kıymetli ama bu doğru bir çalışma ile yapılırsa mümkün. Sergi veya etkinlikler bir gruba özelse bu konuda bir şey söyleyemem. Ancak halka ve toplumun her kesimine kucak açma sloganı ile bir takım sergilere imza atılıyorsa; Sanat İzleyicisi olarak yorum yapma hakkına sahibim.

       Örneğin ilk defa Ocak 2025 de ziyaret ettiğim Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı'nın mekanını "Yeni Yıla Merhaba" sergisi ile görme fırsatım oldu. Eser ve katılan sanatçılar muazzam işler yapmış. Sergiye blogum da yer vermiştim. Eserleri çok beğendim ve saygımdan bu sergi mekanı düzenindeki rahatsızlığımı bu yayınla dile getirmek istedim. Eserler öyle gelişi güzel yerleştirilmişti ki kaotik bir atmosfer vardı. Sanki bir sergiye değil depoya rast gele konulmuş gibiydiler. Bu özensizlik beni çok üzdü. Bilmiyorum acaba bir tek rahatsız olan ben miyim?

        Sergi demek artık günümüzde öyle gelişi güzel yapılan bir eylem değil. Mekanla eserin izleyiciyle kurduğu bir diyalogdur. Bu mekan üzerinden sanat iklimi yaratılır. Hafızalara işlenir. Bu da o eylemin sanattaki sürükleyiciliğini sağlar. Bu koku kent dokusuna da siner. Yani vizyon misyonla örtüşür. Örneğini verdiğim mekan her ne kadar eski olsa da fabrikadan dönüşmüşte olsa bu bir mazeret olamaz. Burada mimari bir alt yapıdan bahsetmiyorum. Sergi organizasyonuna dikkat çekmek istiyorum. 

        Kendinize Eğitim& Kültür adı eklediğinizde bunu eğitimle icraata dökmelisiniz. İş sanata gelince eğitimin esamesini okuyamadım. Son sergilerinde de durum değişmemiş. Üstelik küratörlük bir çalışma olduğu vurgusu afişte yerini almış. Sergilerde sanatçılar küratörlerle çalışmak zorunda değil belki ama karma sergilerde küratör desteği artık zorunlu gibi hem ülkemizde hem dünya da. Ee! Siz de uzun yıllardır  Uluslararası sergiler düzenleyin ve bunu küratörlerle yaptığınızı iddia edin ama sonuç yine aynı değişen hiç bir şey olmasın. İki sergi ile bu yorumu yapmam eleştirilebilir ancak biraz aynayı inandığınıza değil gerçeği görmek için tutun! Tutalım... 

        Küratörlüğün tanımını yapmayacağım burada. Tanımada girmeden sadece bu işleri daha iyi yapan Türkiye de örnek birçok yer ve kurum var anlamak, görmek isteyenler için. Küratörlük çalışma diye sunarsanız, Sanat İzleyicisi bir etkilenmek ister, şaşırmak ister. Alt metni havada kalan sergiler sanata hizmet etmez. Belli bir kesimin geçici eğlencesine dönüşür o kadar. 

         Sanat ne de olsa  İzleyici ile var. Şu gerçeği görmenizi istiyorum. Mesela İstanbul sadece Tarihi bir şehir olduğu için değerli değildir. Sanata yatırım yapmış birçok özel kuruluşun sağladığı değerlerle var. Örneğin Sakıp Sabancı Müzesi yirmi kusur yıldan beri İstanbul'a birçok kazanım sağladı, sağlıyor. Başladıkları noktadan çok daha ileri noktadalar. İstanbul'a sanat için gelen yerli yabancı birçok turiste kapı açıyor. Şehirde sadece o kurum değil kurumu ziyarete gelen ve şehirde otelcisinden, taksicisine, esnafından, bir dolu yelpazede alana katkı sağlıyor. Üstelik bunu her daim eğitimle sürdürmekteler. 

         Bunlara benzer İstanbul ve başka şehirlerimizden birçok galeri, özel müze örneği verebilirim. "Sanat Şehri Denizli" tanımını hem Türkiye'ye  hem Dünyaya göstermek istiyorsak; bu örnekten bir sergi ve sanat organizasyonlarının tüm şehre nasıl katkı sağladığını okumanızı istiyorum yani kıyas yapmak değil ilham almak diyelim! 




İlgili Yayınlar:


SANAT İLHAMLI ⛬

Yorumlar

  1. Merhaba yaklaşık 8yıldır bir hobi ögrencidi grubuyla sergiler açarız ve sergileme yapacagımız alanlar 10m2yi geçmez, ortalama 40eseri bu küçük alana sıgdirmalısınızdır çünkü orda hobi olarak çalışılmış bile olsa bir emek vardır. Bu nedenle her çalışmanın eşit oranda görünür olma hakkı vardır. Bu yeni başlayan kişiler içinde geçerlidir. Her yıl sergi yerleştirme için ciddi bir mesai harcarım hobi amaçla gelmiş olan kişiler bile eserlerinin yerleşim düzeni hakkında sitem edebilirler, yerin yetersizliğine rağmen olanakların kısıtlılığına rağmen bunu yaparlar. Söz konusu hobi grubuyla çalışma yapan bir ögretmen olduğu zaman izleyicide bu konuda gerçekten daha cesur davranır ve imkansizkiktan oluşan yerleştirme sorunlarını dile getirmekten hiç çekinmezler. Sözde profesyonel olması gereken organizasyonlarda, teknik, nitelik yerleştirme, gibi konulara hiç girilmez çünkü kişilerin burda önemi devreye girer.Bu yazı denizlinin sanat anlayışını objektif bir gözle yansıtıyor, sanat icra eden her kişinin bu eleştirileri yapıcı bulup kayda değer bir şekilde değerlendirmeleri gerekmektedir.Zira herkes sanat adına en iyisini yapmaya gönüllü olduğunu ifade etmekte. Ben kendi adıma bu yazıdan alacağımı aldım çok teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşüncelerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Belli ki bu alanla ilgili sıkıntılar var. Bende şahıs ya da kurumlara yönelik bir yargıda bulunmadım. Yapılan organizasyonların işlerindeki yanlış gördüğüm şeyleri paylaştım. Olaylara yapıcı bakmaya teşvik etmek istedim. Sanat sosyolojisi açısından söylediklerim yankı bulduysa yazım amacına ulaşmıştır.

      Sil

Yorum Gönder

Sanat İlhamlı Kalın!

ÖNE ÇIKANLAR

III- Kitap Sayfalarından Beyaz Perdeye

Genç Ressam Süleyman Erdoğan ile Söyleşi

SANATTA YARATICILIK

İSTANBUL' DA ŞİFA BULMAK

Doğukan Çiğdem ile Söyleşi

Şehrin Dokusu: Heykeller

Sanat İlhamlı ⛬ hakkında

ÇOCUKLARLA FELSEFE

Maziden Atiye ZEYTİNKÖY