Kayıtlar

"Klasik Tablolar"

Resim
Sanat İlhamlı Kalın!     Herkese Merhaba! Uzun bir Covid19 Salgını dönemi geçirdiğimiz son bir yıl hepimiz için çok farklı geçti. Bende herkes gibi daha sınırlı bir hayat yaşadım ve Sanat ile bu günleri aşmaya çalışanlardanım. Daha fazla Sosyal Medya kullanmaya başladığım bu süreçte güzel ve faydalı bulduğum yayınlar oldu. Özellikle Telegram uygulaması ile  "Klasik Tablolar" adlı sayfa çok keyifli bir Sanat yolculuğu yaşattı. Sizlerle bu sayfadan beğendiğim ya da ilginç gelen birkaç seçki paylaşmak istedim: " HAVARİ YAHUDA'NIN İNTIHARI - GIOVANNI CANAVESIO,       Kutsal Kitap'ta sözü edilen intiharların en bilineni İsa'yı para karşılığında ele veren Havari Yahuda Eskariyot'un intiharıdır. 5.Yahuda'nın intiharı seçmesinin nedeni olarak İsa'nın yakalanması üzerine "nadim olması" (pişman) gösterilir. Onun pişman olup kendini bir erguvan ağacına astığı söylenir. Bu söylenceye göre, erguvan beyaz çiçekleri olan bir ağaçken, Yahuda...

HİKMETLİ GAZELLER

Resim
Sanat İlhamlı kalın!     « Divan edebiyatı şairi geçici olana değil, ebedi olana eğilmiş, bedenin değil, ruhun sesine kulak vermiştir. Böyle olduğu içinde kelimenin bütün anlamıyla toplumun malı toplumun şairi olmuştur. İnsanı şahdamarından, ruhundan yakalamıştır şair. Dışı, kabuğu anlatmak kolay, zor olan insanın varoluşundaki öze eğilmek, ruhu verebilmektir. Ruh meselelerini kurcalayabilmektir.» Cahit Zarifoğlu     Klasik Türk Şairleri arasında yer alan Yusuf Nabi Miladi 1642 Urfa doğumludur. Gençliğinde İstanbul’a yerleşerek Saray tarafından dikkatleri üzerine çeker. Çeşitli devlet memuriyetlerinde bulunur. Ama en çok ünü yazdığı didaktik Şiirler ile olmuştur.     Yalın, süslemesiz İstanbul ağzı ile Divan Edebiyatı'nda önemli bir yer edinmiştir. Bulunduğu dönemde Osmanlı’ nın duraklama yıllarının etkisi ile toplumsal, politik, hayatın içinden konulara atıf yapar. Kendine has oluşturduğu eleştiri üslubu yaşadığı dönemde çok beğenilir ve Hikmet Şairi olar...

RIMBAUD'dan Seçkiler

Resim
    Arthur Rimbaud Avrupa’da Sembolik şiirin öncüsü olarak kabul edilir. Sembolistlerde “sanat için sanat” düşüncesi hakimdir. Toplumsal konulardan uzak bireyin dış dünyayı nasıl hissettiyse o şekilde görüneni semboller ile benzetme yoluna girerler.     Düzyazı tarzında şiirlerini topladığı eseri 1874 tarihli “Les Illuminations” yani “Esinlenişler” den birkaç alıntı paylaşmak istiyorum özgün halleri ile.. ... Çünkü şiir özgün hali ile var olur ve o dilin ruhunu taşır. Tabi ki bilmediğimiz dillerde şiiri çeviri okuyoruz ama o şiirin ruhunu yakalamak adına özgün haline de bakmak gerek.     « GİZEMSİ .... Yıldızların, göğün, geri kalan evrenin çiçekli hoşluğu tepenin önüne sepet inerek, tam yüzümüze karşı, kokulu ve mavi kılıyor uçurumu aşağıda.»  (FR) « MYSTIQUE ...La douceur fleurie des étoile et du ciel et du reste descend en face du talus, comme un panier, contre note face, et fait l’abime fleurant et bleu la'dessous.»  *** « KALKIŞ ... Yeterin...

SANAT NEDİR ?

Resim
“Sanat tabiata ilave edilmiş insandır”                                                  Francis Bacon      İnsanın güzele, iyiye ulaşma çabasının bir ürünüdür. Sanat insanlık tarihi kadar eskidir. Tarih boyunca insanlar duygu ve düşüncelerini birçok farklı anlatım yollarına gitmişlerdir. İlk örnekler mağara resimleri, taş oymaları (Heykel) gibi doğal malzemeden çalışmalardır. Zamanla yazının icadı ile duygu ve düşüncelerini Edebiyatla aktarmışlar buna daha sonra Tiyatro , Sinema , Müzik gibi birçok alan katılır. Sanat oluşumlarında belli öğeler vardır. Bunlar; ·         Doğa ve toplum (dış gerçeklik) ·         Sanatçı ·         Sanat Eseri ·         Sanat Tüketicisi      Sanat toplumdan topluma ha...

I- Antik Çağın Bilgini: HERAKLEITOS

Resim
          Varlığımızın derinlerini hep bilmek isteriz. Tarih boyunca bu hiç değişmedi. Kimisi madde de kimisi fizik ötesinde (metafizik) sorguladı. Bu sorguları yapanlardan biri olan  Antik Dönemin önemli bilgini Heraclitus (Herakleitos) 'dan bahsedeceğim.     Değişimi ve sorgulamayı felsefe edinmiş bu bilgin Milattan Önce 540 yılında Efes, İyonya da doğmuştur (Bugünkü Selçuk, İzmir /Türkiye). Tüm bilgilerini topladığı kitabını Artemis Tapınağı 'na bağışlamıştır. Çünkü Heraclitus' a göre bilgi en kutsal değerdir.       İlk maddenin "Ateş" olduğunu savunur. Her şeyin tekrar Ateşe dönüp yeniden oluştuğunu sadece form değiştirdiğini ifade eder.       Her şey zıttı ile var ve bu zıtlıkların belirli bir ahenk içinde dönüşüm yaşadığını savunur. Etrafımıza baktığımızda her nesnenin her canlının her duygunun bir zıttı var. Acı olmasa tatlının değerini anlamak zor olurdu. Ölüm olmasa yaşamın kıymetini bilmek güçleşi...

ÜÇ TOHUM

Resim
“Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar insanlık kabilesi Ayrılık adı verilen uzun bir yolculuğa çıkmış. Bu yolculuğun, gezegendeki tahribatına bakınca bazılarının sandığı gibi öyle düşe kalka ilerlenen bir yolculuk değilmiş. Bu yolculuk bir düşüş ya da insanın özündeki kötülüğün ifadesi de değilmiş.    Bu yolculuğun bir amacı varmış. Amaç Ayrılık'ın aşırı uçlarını deneyimlemek, ona cevaben ortaya çıkan armağanları geliştirmek ve bunların hepsini gelecek olan Kavuşma Çağı'nda kullanmakmış. Ama insanlık bu yolculuğun tehlikeli olduğunu, Ayrılık’ta yolumuzu kaybedebileceğimizi  ve asla geri dönemeyebileceğimizi en başından beri biliyormuş.                      Yaşamın temellerini kökünden yok edecek kadar doğaya yabancılaşabilirmişiz. Fakir egolarımız çıplak kaldığında ve korkuya düştüğünde tüm varlıkların oluşturduğu topluluğa yeniden katılamayacak kadar birbirimizden kopabilirm...

SARI IŞIĞIN İZİNDE

Resim
  « İnsan okumasını öğrenmek zorunda tıpkı görmeyi, yaşamayı öğrenmek zorunda olduğu gibi...»  Van Gogh    Hayatta bazı izleri takip etmek gerekir. Çünkü orası hayatın gidişatını değiştirecek tek gerçekliktir. Kolay gibi görünür ama kendi gerçekliğinin peşinden gitmek en zoru. Bunun için yalnızlığı göze almanız gerekir. Yalnızlığı hiçbirimiz istemeyiz. Bizi anlayanların içinde var olmaya çabalarız. Bu çabaların neler meydana getireceğini önceden göremeyiz  ama inanmaya devam ederiz.         Bedenin bu dünyadan gittikten sonra bile hala ışığının çoğalarak devam etmesi; İşte Vincent Van Gogh ’ta bana göre böyle bir kişilik. Resim yapmaya geç başlamış olsa bile çalışmaktan hiç vazgeçmedi – nefes aldığı sürece sadece tek bir resmi satılmış olsa dahi-        Ölümünden bir asır geçmesine rağmen dünyanın en büyük ressamlarından biri olarak görülüyor. ‘Yazık olmuş yaşarken şuan ki ilginin onda birini bile görmedi’ diye bilir...

BİR GÜN ARKADAŞ OLACAKLAR MI?

Resim
      Bulgar Sanatçı Mariana Vassileva ait olan bu eser 2011 yılında yapılmış olsa da 2020 ile gelen Salgın süreci içinde son durumu anlatır gibi Kavramsal Sanatların gücü de buradan gelmiyor mu her döneme hitap edebilme pratiği. Duvara çakılmış iki çivi ve bu çiviye kurşun kalemle yazılan bir soru ; “Will they be friends one day?”  Türkçesi; “Bir gün arkadaş olacaklar mı?"     Çivilerden biri altın kaplama dik dururken biri paslı ve eğri. Gölgeleri bile kendilerini tanımlıyor gibi iki uzak mesafede. İletişim sorununa dikkat çekmeyi amaçlayan Mariana Vassileva Dünya üzerinde bir çok insanın iletişim engeli nedir? Diye biz izleyicilere ucu açık sorular soruyor. Bende bu soruları 2021 de devam eden Covid19 Salgını sürecinde aramak istedim.      Dünyaca yaşanan bu süreç hepimizi istemesek de çok sevdiğimiz insanlardan uzaklaştırdı. Yakın değil uzak olmak için çabaladığımız sürecin ne zaman biteceği bir meçhul. Altın çivi gibi olabilmek için mes...

UTKU VARLIK İLE SANRI BAHÇESİ

Resim
«Ne zaman bir Tavus kuşu görsem, doğanın bu yaratığa bir mavi değil bin mavi sunduğunu, bir albeni için niçin böyle cömert davrandığını düşünürüm! Nasıl olurda genetik bir renk oluşuyor; bu "pigment" nedir, varoluşun adına bir düş mü gördüğümüz?»  Utku Varlık       Ressam Utku Varlık belki de haklıdır. Eğer bir düş içinde isek bunu kim bilebilir? ya da bu düş nasıl olurda bize hem geçmişi hiç unutturmaz hem geleceğe hayal kurdurur hem de şimdiyi yaşatır. Maddenin ötesinde bilinç de yaşayan sınırsız bir hayal alemi. Bir düş bir sanrı...    Hiç kuşkusuz insanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği konuşması, okuyup, yazması olsa da en büyük ortak nokta da John Berger'in dediği gibi GÖRMEK...  " Bizi çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek buluruz. Bu dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştiremez."        İşte ben önce Utku Varlık'ı son sergisi Sanrı ile görüp sonra Z...

NİSAN KOKUSU

Resim
      Var olan her şeyin bir frekansı bir titreşimi var. Kokularında öyle... Eğer aylara bir koku verilse Nisan ayının kokusu leylak olurdu. İlkbaharın yaşam aşkını titreşimleri ile yayan ağaç leylak. Kokusu sırf bu kokuyu hissetmek için dünyaya iyi ki gelmişim dedirten bir etkisi var. Şu ana kadar sevmeyene rastlamadım. Ama Balkanlardan dünyaya yayılan bu çiçeğin ağacı çok kolay yetiştirilebiliyor yani güzel olduğu kadar zahmetsiz de... Yalnız hassastır tıpkı ruhumuz gibi ve kokusunu nazikçe yaklaştığınızda duyabilirsiniz.       Leylak bu dünyadan değilmişiz hissini veriyor başka bir evrene geçiş yapar gibi hafif, sakin ve huzurlu...       Bir bahçe hayal edin leylak dolu ve o bahçenin kapısından geçtiğinizi. İşte o geçiş ancak bu kadar güzel resmedilebilirdi ;              Hayal İncedoğan 'ı n   Leylak Geçidi   adlı yağlı boya tablosu bana o gizemli dünyaya adım attıran bir etki bırakıyor. O giz...

SANA GÜL BAHÇESİ VADETMEDİM

Resim
     Joanne Greenberg'in SANA GÜL BAHÇESİ VADETMEDİM romanının adı romanın içeriğinden daha çok ilgimi çekiyor. Bence ince düşünülmüş bir söz. İnsan ilişkilerinin bu kadar karmaşıklaştığı yüzyılımızda samimiyet, dürüstlük en çok önem verdiğimiz ya da aradığımız bir şeye dönüştü. Olduğun gibi görünmek ya da göründüğün gibi olmak çok mühim. Aynı zamanda karşımızdakileri de olduğu gibi kabul edebilmek; yargılamadan, sorgulamadan...Bunu başarmak başta hiç kolay değil ama empati kurabilmeyi deneyimlemek resme kendi konumumuzdan değil de karşımızdakinin konumundan bakarsak sanıyorum ki sağlıklı iletişim kurmak hiçte zor değil. Bunlar zaman ve tecrübe ile gelişebilecek şeyler... İşte bu roman da bu konuda yardımcı olanlardan...  "... Görmek her şey demek değildir..."      Roman kahramanı Deborah, küçük yaşta geçirdiği beyin tümöründen sonra ergenliğe doğru farklı bir gerçeklikte yaşamaya başlar. Ailesi tarafından hastaneye yatırılır. Deborah'tan yola çıkarak...