HİKMETLİ GAZELLER

Sanat İlhamlı kalın!



   « Divan edebiyatı şairi geçici olana değil, ebedi olana eğilmiş, bedenin değil, ruhun sesine kulak vermiştir. Böyle olduğu içinde kelimenin bütün anlamıyla toplumun malı toplumun şairi olmuştur. İnsanı şahdamarından, ruhundan yakalamıştır şair. Dışı, kabuğu anlatmak kolay, zor olan insanın varoluşundaki öze eğilmek, ruhu verebilmektir. Ruh meselelerini kurcalayabilmektir.» Cahit Zarifoğlu

    Klasik Türk Şairleri arasında yer alan Yusuf Nabi Miladi 1642 Urfa doğumludur. Gençliğinde İstanbul’a yerleşerek Saray tarafından dikkatleri üzerine çeker. Çeşitli devlet memuriyetlerinde bulunur. Ama en çok ünü yazdığı didaktik Şiirler ile olmuştur.
    Yalın, süslemesiz İstanbul ağzı ile Divan Edebiyatı'nda önemli bir yer edinmiştir. Bulunduğu dönemde Osmanlı’ nın duraklama yıllarının etkisi ile toplumsal, politik, hayatın içinden konulara atıf yapar. Kendine has oluşturduğu eleştiri üslubu yaşadığı dönemde çok beğenilir ve Hikmet Şairi olarak anılmasına yol açar. 1712 yılında İstanbul da vefat eden şairin kabristanı Karaca Ahmet Mezarlığı'da bulunmaktadır. Eserleri ;

 Hayr-a bad, Hayriye, Tuhfetü’l Harameyn, Surname.

  “NABİ” mahlası ile yazdığı Şiirler birçok dile çevrilmiştir ve hala günümüzde de bizlere ilham olmaya devam ediyor. Sizlerle Nabi' nin birkaç Gazel Beyitini paylaşmak istiyorum;

I. Ne ilmedür ne danişe ne ehl-i huşadur
   Hep itibar-ı bi-hıredan hod-füruşadur
  
 (Akılsızların bütün rağbeti, ilme, irfana, akıl sahiplerine değil övüngenleredir)

II. Kafir-dilan-ı hırs feramuş idüp Hak’ı
Şimdi sanem-misal perestiş guruşadur

(Hırsın kafir gönüllüleri Allah’ı unutup şimdi put gibi kuruşa tapmaktadırlar)

III. Yek-dem degül kavafil-i avazdan tehi
Sahn-ı ribat-ı guş ‘aceb vakf-ı guşedür

(Kulak konağının sofrası bir an bile feryat kafilelerinden boş kalmayan tuhaf bir vakıf köşesidir)

IV. Meyl itdi seyr-i dagum içün sineme o şuh
Fasl-ı bahar olınca heves tahta-boşadur

(O oynak güzel, gönül yaramı görmek için göğsüme yöneldi; bahar mevsimi olunca taraçaya heves edilir)

V. Nabi ne Kays-ı eşk-i ter ü pare-i ciğer
Şevk-ı visal reh-rev-i ümmide tuşedür

(Ey Nabi, ne ıslak gözyaşı bağı, ne ciğer parçası; kavuşma şevki umut yolcusuna azıktır)

                              *****

I. Ne hoşdur mive-çin-i şahsa-ı iştiyak olmak
Ne müşkildür leked-har-o nigehban-ı firak olmak

(Özlem ağacının meyvelerini toplayıcısı olmak ne hoştur! Ayrılık gözcülüğünün tekme yiyicisi olmak ne zordur!)

II. İderler kuhveş keştileri bir lafz ile tahrik
Ne hoşdur bir suhanda yek-zeban-ı ittifak olamak

(Bir sözle dağ gibi gemileri hareket ettirirler; bir sözde dil birliği içinde olmak ne hoştur)

III. Hüner bir hatır-ı viranı ta’mir itmedür yohsa
Degüldür ademiyet nakş-perdaz-ı revak olmak

(Hüner, bir yıkık gönlü yapmaktır; çardak süsleyici olmak insanlık değildir)

IV. O denlü var ki yokdur ‘arız-ı ikbalinün anı
Eğerçi devlete mani’degüldür bi-mezak olmak

(Her ne kadar zevksizlik ikbal sahibi olmaya engel değilse de ikbalinin yanağının güzelliği o kadar yoktur)

V. Hüner manend-i pül bare tahammül itmedür yohsa
Degüldür çok Hüner bala-yı mihrab üzre tak olmak

(Hüner, köprü gibi yüke katlanmaktır yoksa mihrabın üzerindeki kemer olmak çok makbul değildir)

VI. Hünerdür Nabiya ebna-yı ‘asrun i’tikadında
Riyaz-ı ülfete çirk-abe-efşan-ı nifak olmak

(Ey Nabi, zamane çocuklarının inancında Hüner, arkadaşlık bahçesine bozgunculuk çirkefi atmaktır)

Yorumlar

ÖNE ÇIKANLAR

III- Kitap Sayfalarından Beyaz Perdeye

Genç Ressam Süleyman Erdoğan ile Söyleşi

SANATTA YARATICILIK

İSTANBUL' DA ŞİFA BULMAK

Dönüşüm Etkisi

Doğukan Çiğdem ile Söyleşi

Şehrin Dokusu: Heykeller

Sanatçı Bahar Bilici Öztürk ile Söyleşi

Picasso'ya Dair

SARI IŞIĞIN İZİNDE