Öğretmenlik ?!
"Eserinin üzerinde imzası olmayan yegane sanatkar öğretmendir"
Mustafa Kemal Atatürk
Öğretmenlik, eşittir eğitim demek. Eğitim insanla var olan bir olgu. İnsanın öğrenme, bilme isteği zamanla bilgi birikimlerini nesilden nesle aktarma ihtiyacını hissettirmiştir. Toplumlar genişleyip kendi kültürlerini var ettikçe daha sistemli eğitime ihtiyaç duyulmuş. Bu ihtiyacın en önemli halkası ise öğretmenlik mesleğidir. Geçmişten günümüze hala önemini korumaktadır. Yalnız öğretmenlere değer verilme konusu ise tartışmalıdır.
Her ülke kendi yapısı ve kültürüne dayalı eğitim vermekte. Türkiye 1923 Cumhuriyeti'n ilanı ile zamanın ve çağın ileri eğitim sistemlerini bünyesine aldı. Harf Devrimi ile dilin daha anlaşılır ve özgün yapısını ortaya çıkaran Mustafa Kemal Atatürk, Millet Mekteplerinde bu yeni alfabenin öğretilmesinde öncü olduğu için 24 Kasım 1928 de Başöğretmen ilan edilir. 1981 yılından bu yana da 24 Kasım Atatürk'ü anma ve Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
Öğretmenlik neden kutsal sayılmıştır. Çünkü "Bilgi" dir kutsal olan öğretmenlik de bu sebeple kıymetlidir. Çocukların ailelerinden sonra modellediği ikinci konumdaki kişi öğretmenlerimize çok görev düşüyor. Öğretmenleri iyi yetiştirmek ve onlara güven vermekte devletin görevi ise çok daha büyük. Bu yazıyla öğretmen yetiştirmenin gerçek manasına varmamız gerektiğini düşünüyorum. Bir günle kutlanıp geçiştirebileceğimiz bir konu değil. Dikkatinizi bu konuya daha çok vermeniz gerektiğini söylemek istiyorum. Özellikle velilerimizin!
Sizler yediğiniz, içtiğiniz, giydiğiniz ürünün nereden geldiğine dikkat ederek, özelliklerini inceleyerek satın alıyorsanız. Aynı şeyi çocuğunuzun okulu ve öğretmeni içinde incelikle yürütün. Örneğin: Türk Milli Eğitim'in de Ön Lisans ( iki yıllık üniversite) mezunları ücretli öğretmenlik yapma hakkına sahip. Eğitim fakültelerinin en az 4 yıllık olduğu biliniyorken;
- İki yıllık üniversite eğitimi almış ve pedagojik eğitim hakkına sahip olmamış kişilerin çocuğunuzun sınıfında öğretmen olmasını hak görür müydünüz?
- Eğitim fakültesi ya da Fen- Edebiyat fakülteleri dışında Mühendislik, İktisat, Lojistik vb... gibi alanlardan mezun olmuş ve birkaç ay da para karşılığı pedagojik formasyon hakkı verilen kişileri mi çocuğunuzun sınıfında görmek isterdiniz? Bunların hepsi şuan sistem de yer alıyor.
- Eğitim Fakültesi mezunu birinin birkaç ayda mühendis, mimar, hekim olamayacağı gibi bu yapılan liyakatsizliklerde, öğretmen yetiştirmek için açılan Eğitim fakültesi mezunu öğretmenlere yapılmış büyük bir değersizlik değil mi?
- Öğretmenlik onuru böyle mi korunmalı?
- Geleceğimizin teminatı olan çocuklara sunduğumuz bu niteliksiz ortam bizi ne kadar toplum olarak sağlıklı tutar?
- Yılların birikimini birkaç saate sığdırıp öğretmene Kariyer Sınavı adı altında maddi değer biçmek mi doğru olan?
- Özel okullardaki ticari kaygılardan asgari ücret sınırında hatta altında maaş ile öğretmenlerin daha ne kadar emeği sömürülecek?
Öğretmenlik kavramını ve amacını bilmeyen öğretmenler ile eğitim hizmetini kime, nasıl ve neden verilmesi gerektiğini bilmeyen sistemin içinde yer almadığımız sürece vazife çok güzel. Sorumluluğu çok mühim. Kaleminize sağlık. 24 Kasım 1928 yılında Başöğretmenlik ünvanını alan yüce Atam’a sonsuz saygı ve hürmetle. Öğretmenlik mesleği sayenizde o gün arşa çıkmıştı.🙏🏽💙
YanıtlaSilTeşekkür ederim ne güzel özetlediniz. Atatürk 'ün yolunda aydınlık geleceğe ısrarla devam 🙏🇹🇷
SilÖncelikle kaleminize sağlık hocam bir egitim fakültesi öğrencisi olarak keyifle ve kaygıyla! okudum teşekkürler
YanıtlaSilGelecek değişebilir! Hiçbir şey için geç değil kaygılanmayın. Bu sistemi sizler değiştireceksiniz farkındalıklarınızla. Yolunuz açık olsun ve Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun 🙏
Sil