Perişan Eden Hava


"Sanat ve Doğa bir ağacın dalları gibi kardeştir." John Fowles


   İnsanlık hep hayatını dış kuvvetlere özellikle havaya göre şekillendirmiştir. Havanın, iklimin yarattıkları her toplumun alışkanlıklarını derinden etkileyen bir güce sahip. Bu nedenle biz insanlar için hava şartlarına hükmedebilmek çok mühim olmuştur. Çok çeşitli yöntemler ile havanın izlerini tahmin etmeye çalışmışız. 

   Zaman içinde hırsımız doğaya hükmetme iklim sorunlarını da ortaya çıkarmıştır. Doğaya sahip olmak yerine onunla uyumlu olabilmeyi gerçek anlamda bilseydik şuan bu sorunları konuşuyor olmazdık. İşte Salt Beyoğlu'nda "İklimcil: Mevsimler Sürüklenirken" adında gerçekleştirilen sergide bu konulara değiniyor. Konumuz;

    "Perişan Eden Hava" 






    Anadolu'nun geçmiş zaman topografik yapılarında bulunan fosil bitki kalıntıları bir protez ağaca dönüştürülmüş. "Perişan Eden Hava" yerleştirmesi, İzleyiciye bir paleontolog deneyimi yaşatıyor. Sergide 1866-1915 yıllar arasında İstanbul da Fransızca yayınlanan;
 "Günlük Politika, Ticaret, Sanayi ve Finans Gazetesi" La Turquie 'den hava şartlarına dair kaynaklarda referans alınmış. Fosil bitki buluntuları Orta Miyosen dönemine ait. 

    SALT 'ın araştırmaya dayalı yerleştirmeleri, sanatla uyumlanarak bizlere çeşitli soruları sormaya ve cevapları yorumlamaya açıyor. 

    





Bitki fosillerinin arasında olmak size ne hissettirir? 

Bu fosillerin ilk yaşayan hallerini hayal etmek nasıl bir deneyim olurdu? 

İnsanlar, havanın perişan etmesinden şikayetçi...Peki ! Kendisinin perişan ettiği hava ne durumda? 

Kuraklık krizlerini nasıl yönetebiliriz? 

Kıtlık yaşayan geçmiş toplumlardan farkımız nedir? 

Doğadan aldığımızı ona sağlıklı bir şekilde nasıl iyade edebiliriz? 

Toplum politikaları nasıl bir yol izlemeli? 

Kişisel olarak hangi küçük adımları atabiliriz? 


    Bilgi güçtür! Bu gücü doğadan çalmadan, onu yok etmeden ve geleceğe güvenle bakabilmemiz hepimizin küçük de olsa  çabalamasına bağlı. Bu çabalar büyük sonuçları yaratacaktır. Sanatın ilhamı da burda ortaya çıkıyor. 

    Sergide 19.yüzyılda Anadolu da geçen Kuraklık la ilgili şiir de yer alıyor (sesli yerleştirme). Durumu güzel özetlediğini düşünüyorum;

KITLIK DESTANI (1873-1875) *

Sene bin iki yüz doksan okundu
Bozuldu revnaki fani cihanın
Çarkı felek fene aksine döndü
Pek düştü telaşa halkı zamanın

Esti bad-ı Sami muhalif yeller
Yandı ekin, otları, çayır, çimenler
Kurudu çeşmeler, abd-ı  revan çaylar
Bu yıl böyle imiş emri Hüda'nın

Ot bitmedi, yandı, yitti ovalar
Aç kaldı koyunlar, otlar, develer 
Ot yerine yaprak yedi mayalar
Zebun oldu, tüyü döndü hayvanın

Bazı mahalde su bulunmaz oldu 
Gusul, taharet, abdest alınmaz oldu
Değirmen dönmez, un öğünmez oldu 
Rızkına hasret düştü insanın
.... 

* Yazan: Abdi

Kaynak : Cahit Öztelli, Uyan Padişahım, İstanbul, Milliyet Yayınları, 1976

Seslendiren : Akay Taşkıntuna


Kıtlık Destanı 

         

Serginin diğer temaları ile ilgili yayın;

▪️İklimcil: Mevsimler Sürüklenirken      

Yorumlar

ÖNE ÇIKANLAR

III- Kitap Sayfalarından Beyaz Perdeye

Genç Ressam Süleyman Erdoğan ile Söyleşi

SANATTA YARATICILIK

İSTANBUL' DA ŞİFA BULMAK

Dönüşüm Etkisi

Doğukan Çiğdem ile Söyleşi

Şehrin Dokusu: Heykeller

Sanatçı Bahar Bilici Öztürk ile Söyleşi

Picasso'ya Dair

SARI IŞIĞIN İZİNDE