Doğu Türkistan Sergisi
İstanbul Fatih'te bulunan Damat İbrahim Paşa Camisi, Doğu Türkistan Vakfı tarafından bir sergiye ev sahibiliği yapıyor. Sanat sergisi değil bir kültürün nasıl yok edilmeye çalışıldığının belge ve tanıklarını anlatıyor. Bu sessiz çığlığa bir yankı bulmak için paylaşıyorum.
Çin Devleti tarafından 1,5 milyondan fazla Uygur, Kazak, Kırgız ve Türk etnik grupları gözaltına almıştır. Gerekçeleri ise başörtü, sakal, çok çocuklu olma, okullarda Uygurca konuşma vs. gibi nedenlerle psikolojik ve fiziksel taciz, tecavüz, zorla doğum kontrolleri, kürtaja zorlanma, kadınların kısırlaştırılması çeşitli fiziksel işkenceler Çinlilerin baş vurduğu yöntemler. Bunlar belgeleri ile kanıtlı ve tüm dünyanın gözü önünde işlenmekte. Toplu gözaltılar için;
"Toplanması gereken herkesi toplayın! "
emri yeterli gören bir devlet politikası söz konusu.
Özellikle Çin hükümeti Doğu Türkistan yani Çin tarafından işgal edilip 19.eyalet olarak belirlenen, Sincan Uygur Özerk Bölgesi (SUÖB) 'ne ciddi yatırımlar yapmakta. Bu bölge tabi ki günümüzde birçok savaş bahanelerin yapıldığı yerlerin maden bakımından zengin olmasından kaynaklı. Çin de bu madenlere tek yetkili olmak adına, bu toprakların sahibi Müslüman Uygur Türklerine tüm gücüyle saldırmakta. Adeta aç gözlü bir canavar gibi insanlık dışı uygulamalarla. Sırf bu hırs uğruna Uygur Türk'ü kadınları kısırlaştırmak için 2019 ve 2020 de toplum 36,2 milyon dolar harcamıştır. Bu tablonun bir kısmı. Ve tüm bunlar sistemli asimilasyonun kanıtıdır.
Ülkede birçok yerde gözetleme kameraları var. Cami, yol, okul, hastane ve birçok temel ihtiyaç sayılabilecek mekanlar kullanılamaz halde. Bunları uydu kameraları ile kanıtları olduğu halde Çin yetkililer inkar etmektedir.
Gulca (6 Şubat 1997) ve Barın (5 Nisan 1990) Katliamları, Doğu Türkistan halkında büyük travmalar yaşatmıştır. Özgürce haklarını her savunma girişiminde Çin'in bu zulmü daha da artmakta. Ülkede 2017 yılından bu yana 380'den fazla toplama kampı inşa edilmiş.
Şimdi Doğu Türkistan'dan Türkiye'ye göç edenlerin sesine kulak vereceğiz. Lütfen okuyun ve bunu dünya barışı, insanlık adına bir borç bilelim.
ABDURAHMAN TOHTİ'nin Ailesi için verdiği şahitlik: ⤸ ☪
" Benim adım Abdurahman Tohti. Doğu Türkistan'ın Aksu şehri Beş Tügmen köyündenim. Ben, 2013 Ekim ayında Türkiye'ye geldim ve o zamandan beri de Türkiye'de ediyorum. Doğu Türkistan'da kalan ailemle 2015'in sonlarından itibaren iletişimim kesildikten sonra onlardan hiçbir haber alamamıştım. Ta ki, 2019 Ekim ayında erkek çocuğumu TikTok'un Çince versiyonu olan Douyin uygulamasında izlediğim bir videoda görene kadar.
Oğlumun bir çocuk kampında olduğunu ve Çince konuşarak, Çinli öğretmeninin "adın ne?" sorusuna, adının Abdülaziz olduğunu ve "elindeki yemeği nereden aldın?" sorusuna ise çöp kutusundan diye cevap verdiğini gördüm. O an ne hissettiğimi size ifade etmekte zorlanıyorum...
2020'nin ilk aylarında çok zor da olsa Doğu Türkistan'daki ailemden haber alabildim. Ancak aldığım haber beni çok üzdü. Edindiğim bilgiye göre, 67 yaşındaki babam Tohti Emet ile 57 yaşındaki annem Aynurhan Kasım, erkek kardeşlerimden 35 yaşındaki ağabeyim Emetcan Tohti ve 33 yaşındaki ağabeyim Memetcan Tohti, kız kardeşlerimden Aygül Tohti ile Arzigul Tohti ve eşim Peride Yasin'lerin hapis cezasına çarptırıldığını öğrendim.
Bunu okuyan kardeşlerimin Doğu Türkistanlı kardeşlerine ses olarak paylaşım yapmasını rica ediyorum."
" Benim adım Jevian şirmemmet (jiaWulan XiErMaimaiTi) Çin Hükümeti tarafından verilen kimlik numaram 654123199105060014. 1991 yılında Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Eli (YiLi) Kazak vilayetinin Suydun kasabasının Qorgas (Huocheng) ilçesinde doğdum. 2011 yılında yüksek öğrenimim için bir uluslararası öğrenci olarak Türkiye'ye geldim. Eylül 2012' de ise, İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kayıt oldum. Haziran 2018'de de mezun oldum.
Annem Suriye TURSUN ( SuLiYe TuErXun), Çin toplama kamplarına götürülmeden önce Qorgas (Huocheng) ilçesinin yönetim ofisinin bir çalışanıydı. Mart 2013'te Çin tur grubuyla Turist olarak Türkiye'ye beni ve üniversitemi ziyarete geldi.
13 Ocak 2018 de ailemle bir anda iletişimimi kaybettim. Yaptığım araştırmalara göre, 2018 de tüm aile fertlerimin kamplara götürülmüş. Gözaltına alınmalarının asıl nedenleri ise, benim yüksek öğrenimimi Türkiye'de almam ve annemin Türkiye'ye seyahat etmesiymiş. Babam ( Shirmemet HÜDAYAR) ve ağabeyim (İrfan ŞİRMEMET) de aynı nedenle gözaltına alınmış. ve bir süre sonra toplama kamplarından serbest bırakılmış. Ama annem (Suriye DURSUN) beş yıl hapis cezasına çarptırılmış ( Radio Free Asia muhabiri, Qorgas ilçesindeki yönetim ofisini aradı ve bilgiyi doğruladı)
Babam, Qorghas ilçesinin çevre koruma ofisinin bir memuruydu. Şimdi Çin'in ünlü sözde yeniden eğitim kampından "mezun olduktan" sonra geçirdiği hastalık nedeniyle evde dinleniyormuş. Onun hastalığından çok endişeleniyorum.
Küçük kardeşim İrfan SHIRMEMMET (AiLiFanXiErMaiMaiTi) 2015 yılında Çin'in iç kesimlerindeki Kuzey Batı Milletler Üniversitesi'nden mezun oldu. 2018 de kardeşim de Nazi tarzı Çin toplama kamplarına götürülmüş ve yakın zamanda "mezun olmuş" . Ayrıca onun hakkında şu anda herhangi bir bilgi alamadım."
" Adım Ömer Abdullah. Zalim Çin hükümeti tarafından tutuklanan ailem için şahitlik veriyorum. En büyük ağabeyim Rozi Hamdullah 43 yaşındadır. Memleketteki inşaat sektörünün önde gelen bir şirketinin kurucularındandır. Ekim 2017 de Çin Hükümeti tarafından hiç bir hukuki gerekçe olmadan tutuklanıp önce toplama kampına sonra Mahkemeye sevk edilerek, 25 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.
İkinci ağabeyim Muhammet Hamdullah 37 yaşındadır. O da emlak sektöründendir. Aralık 2017 de büyük ağabeyimle benzer tarihlerde, hiç bir hukuki gerekçe gösterilmeden tutuklanıp, önce toplama kampına, sonra da mahkemeye sevk edilerek 15 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.
Tutuklandıktan sonra ise, Çin hükümeti iki ağabeyime ait Doğu Türkistan'ın Korla şehrinde bulunan, ev, şirket, restoran, banka hesabı dahil olmak üzere 100 milyon dolardan fazla değere sahip olan mülkiyetine el koymuştur. Ve buna ek olarak şirketlerine ait olan yapım aşamasındaki inşaat tesisini kapatmıştır. Bunların tek suçu Uygur Türkü olmaları ve Uygur toplumun gelişimine katkıda bulunan iş adamları olmasıydı.
Ağabeylerim tutuklandıktan sonra ailemin diğer fertlerinden hiç haber alamadım."
MUKEREM MAHMUD'un Ailesi için verdiği şahitlik: ⤸ ☪
" Benim adım Mukerm Mahmud. Doğu Türkistan'ın kumul şehrinden geliyorum. Beş senedir Türkiye'deyim. Şuan İstanbul Ticaret Üniversitesinde öğrenciyim.
Benim mutlu bir ailem vardı. Çin hükümeti tarafından ailemiz darmadağın ailemiz darmadağın edildi. Annem ve babam hapis cezasına çarptırıldı. Kardeşlerim ise akrabalarımız olmasına rağmen kimsesiz diye yatılı okullara alındı. Bir ebeveyn, kızının yurt dışında eğitim alması ve ebeveyn olarak kızına maddi yardımda bulunmasıyla suçlandığını ve ceza aldığını anlamış değilim.
Benim Mahmut HAMDULLAH, 52 yaşında, iş adamı iki senedir ailemle hiç iletişimim yoktu, en son bizim şehirden biriyle iletişime geçerek (babam aynı zamanda şehrimizde tanınmış ilim adamı olarak sayılır), babamın Nisan 2017 de herhangi bir hukuki gerekçe ve delil olmadan tutuklandığı ve Çin hükümeti tarafından 15 yıl hapis cezasına çarptırıldığını öğrendim.
Fotoğraftaki kız kardeşim Sümeyye MAHMUD, 10 yaşında, annem ve babam tutuklandıktan sonra Çin hükümeti tarafından yatılı okula alınmıştır. Annem Zühre SOPİ, 48 yaşında, ev hanımı. Haziran 2017 de tutuklanmış. Mahkemede benim Türkiye'ye gelmeme yardımcı olması ve burada okumam için maddi yardımda bulunması suç olarak görülmüş ve 6 yıl hapis cezasına çarptırılmış.
Bu ise kardeşim Abdullah MAHMUD. Annem ve babamın tutuklanmasından sonra kardeşlerimle hiçbir şekilde iletişim kuramadım. O sürede kardeşime tümör hastası olduğu tanısı konulmuş ve ameliyat olmuş, annem babam olmadığı için akrabalar yardımcı olmuş. , kemoterapi tedavisine başlamışlar ama yardımcı olmakta olan akrabalar ardı ardına Çin hükümeti tarafından kampa götürülmüş, bu sürede tümör tüm vücuda yayılmış ve Şubat 2019, 14 yaşındayken vefat etmiş. Eğer başkalarının kardeşim hakkında sosyal medyada paylaştıkları gönderileri görmeseydim, vefatından bile haberim olmazdı.
İkiz kardeşlerim İmam Hasan, İmam Hüseyin. Küçük kardeşim Ali MAHMUT. Kardeşlerimle hiçbir şekilde iletişime geçemiyorum, haber alamıyorum. İyi mi kötü mü hiç haberim olmazdı.
Kardeşlerim ve onlara benzer durumda olan masum Müslüman ve Türk evlatları sıcak yuvalarından koparılarak Çinlilerin yatılı okullarına götürülürken ve asimile edilirken hala sessizlik devam etmektedir. "
Doğu Türkistan Gerçekleri Fotoğraflarda:
Her şey kameralarla kayıt altında iken zulme sessiz kalan bir dünyaya uyanmayalım
⚠
Yorumlar
Yorum Gönder
Sanat İlhamlı Kalın!