Ressam Yıldız Duman Ercan'la Söyleşi
Merhaba Yıldız Hanım öncelikle konuğum olduğunuz için çok teşekkür ederim, Denizli de üretim yapan Sanatçılarımızdansınız. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Yıldız Duman Ercan: 1972 Aydın Karacasu doğumluyum. İlköğretimimi ve ortaöğretimimi orada tamamladıktan sonra 1991 yılında Buca Eğitim Fakültesi Resim- İş Eğitimi bölümüne girdim. Grafik Dalı Sanat Eğitiminden 1995 de mezun oldum. 1995'ten beride Resim Öğretmenliği ve sanatsal faaliyetlerimi sürdürüyorum.
2011'de Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü'ne özel öğrenci olarak başlayıp daha sonra da kazanarak Arkeoloji bölümünde Tezli Yüksek Lisansımı tamamladım. Daha sonraki süreçte eserlerimi üretirken Arkeoloji, Tarih, Kültür, hikayeler üzerine, Antik Kentlerin yaşanmışlıkları üzerine çalışmalar üretmeye başladım.
Sanat hayatına nasıl başladınız?
Yıldız Duman Ercan: Resme ilgim ortaokuldan itibaren başladı. Resim öğretmeni konusunda çok şanslıydım. Küçük yerde okumanın en büyük avantajı da buydu. Yeteneğimi öğretmenim fark etmiş olacak ki beni bu konuda çok güzel yönlendirdi. Ondan sonraki süreçte zaten Pilot olmak isterken birden Resim bölümüne başvuru yaptım ve kazanarak Dokuz Eylül’ü bitirdim. Üniversite hayatımın başında Sanat hayatına başlamak cümlesi yanlış ama daha sonraki süreçte aldığınız bilgiler doğrultusunda birazcık daha dünyaya dönük oluyorsunuz. Çünkü okurken yaptığınız şey bilgi edinmek, kendinizi geliştirmek oluyor. Daha sonra ki süreçte üretmeye devam ediyorsanız;
eğitimin yanında üretken bir insan olmak, araştırmanız, takip etmeniz, dünya da ne olup bittiğini bilmeniz gerekiyor. Öğretmenlik yaparken bu çok zor oluyor ama Erzurum’daki Doğu görevim bittikten sonra daha hızlı yol aldığımı söyleyebilirim.
Buradan öğretmenlerin her zaman çocukları yetenekleri doğrultusunda yönlendirmelerinin ne kadar kıymetli olduğunu görmekteyiz. Peki İlham kaynaklarınız neler?
Yıldız Duman Ercan: Ben aslında Resme sulu boya ile başladım. Grafiksel soyutlamalar yapıyordum yani ilham aldığım Sanatla ilgili önceliğim Anadolu’ydu. Başlangıçta da Anadolu idi ama şimdi biraz daha içeriğe ve portföyle farklılaştı. İlk başlangıçta benim ilham kaynağım Anadolu kadınları yaşantısı, içinde var olduğumuz için muhtemelen ve topraklarımız çok verimli olduğu için gözlemleme şansımızda olduğu için Anadolu kadınları üzerine, Kültür yapı, Anadolu kadınlarının ayakta kalışları üzerine çalışmalar yapmıştım. Daha sonra ki süreçte 2010’larda günümüzde figürlerim değişime uğradı. Çok fazla üst üste resim yaptığınızda süre gelen Çalışmalarınızı takip ettiğinizde değişiyor. Konuları değiştirdim. Zaman zaman Mevlana ile ilgili tasavvufla ilgili çalışmalar yaptım. Daha sonraki süreçte insanların hayata birazcık daha ritmik bakmalarını istediğim için dans figürleri üzerine araştırmalar yaptım.
Ben daha çok çalışmalarımı yapmadan önce araştırma yapıyorum. Araştırma yapmadan desen oluşturmadan, hikayelendirmeden hiçbir şekilde elime boya alıp tuvalin önüne geçmiyorum açıkçası.
Arkeoloji de Yüksek Lisansa başlayınca zaten Denizli bu konuda Arkeolojik anlamda verimli çok güzel kaynakları var. Nereden baksanız 15-16 tane kazı alanınız var. Arkeoloji ile ilgili Antik kentimiz var. Bunun 10’a yakınında kazı devam ediyor. Bu bilgi muhteşem bir bilgi...
Yüksek Lisansa başladığınız zaman çok okumanız gerektiğinden dolayı bir alışkanlığa dönüşüyor. Çok makale okumak istiyorsunuz. Yeni Antik Kentler keşfetmek, yapılar, hikayeler, bu hikaye örgüleri içerisinde zaman sürecindeki o Antik Kentlerin kahramanları, o Antik kentleri temsil eden Laodikya gibi bir Kraliçe veya Stratonikeia Antik kendindeki gibi Hekate... Bu kahramanlar o kadar ilginç ve Anadolulu ki hem Anadolu’yu anlatıyor hem de eski çağlara doğru sizin geriye doğru dönüp bakmanıza neden oluyor. Dönüp baktığınızda zaman referansı gibi mutlak bir zaman içerisinde geçmişle günümüzü aktarmış oluyorsunuz. Bu süreçte benim çok hoşuma gittiğini söyleyebilirim.
Denizli ve “Kutsal Toprağım Karacasu” dediğiniz bölgeler gerçekten Antik dönem zenginlikleri ile dolu. Egenin topraklarında doğup büyüyüp de bu güzelliklerden ilham almamak kaçınılmazdır. Figürlerinizde de bu etkileri görüyorum. Yıldız Hanım Güncel Sanatı nasıl yorumluyorsunuz?
Yıldız Duman Ercan: Güncel Sanatı nasıl görünüyorum? Çok kaotik bir yapıya sahip, şuan da sanki bazen belli bir zümreye aitmiş gibi hissettiriyor. Ama bazen de bu çok çalışan, üretken insanları göz önüne çıkarıyormuş gibi gösteriyor. Tabi! Dijital Sanat da işin içine girince şu anda günümüzde sanatı algılamak ve yorumlamak biraz benden çok sanat eleştirmenlerinin işi olsa gerek.. Sanatı birebir yürüten, yönetenlerin Türkiye’de ne kadar çok değer gördüğü konusu şaibeli yani sanki belli bir sayıda insan var. Sanki onlar üretiyormuş gibi algılanıyor zaman zaman sosyal medyaya baktığımızda. Bazen de çok güzel fuarlarda hiç görmediğiniz ama acayip derecede üretim yapan çok iyi işler üreten Sanatçıları görüyorsunuz. Bu çok güzel bir şey mesela Art Ankara, İstanbul Artcontact gibi fuarlar kendini gösteremeyen Sanatçılar için bir parça fırsat olurken bazen de kendini göstermeyip sönük kalabiliyor.
Günümüz sanatı, şuan da çok kaotik olduğunu düşünüyorum. Bazı şeylerin popülerliğini devam ettirdiği, koruduğu bir kişi, iki kişi üzerinden zaman zaman yürütüldüğü. Kaliteli bir üretimden çok popülerlik, tanınmışlık ön planda.
Güncel Sanatta çok fazla taklit var. Doğa bir taklit zaten insan önce taklit ederek kendini geliştirir sonra özgünleşmeye başlar. Üretimler sürekli taklit üzerinden yürüyorsa burada bir sorun var demektir. Çünkü insan kendisinin ne kadar özgün olup olmadığını takip etmelidir. Bence kendi yaptığı üretimlerini özgünlüğü konusunda hiç şüphe etmeden özgün olduğunu iddia edebilmelidir. Özgün değilse zaten bana göre Sanat eseri değildir. Birçok insan sadece körü körüne ismi olduğu, tanındığı için veyahut da sadece Sanat değeri olup olmaması değil nereye, nasıl duracağını düşündüğü için sanat eserine sahip oluyor veya üretiyor. Bu konu birazcık tehlikeli bir konu. Neden tehlikeli?
Çok popüler, çok tanıdığınız bir insan çok güzel resimler yaptığında lanse ediliyor. Onu zaten 20 yıldır yapan biri var. Hiç araştırmadan, özgünlüğünün olup olmadığını düşünmeden çok fazla sanat eseri üretimi var. Birbirinin benzerleri çok aynısının tıpkısını kopyalamış ama sanki ilk defa yapmış gibi tanıtıyor eseri bu birazcık hoş değil. Hatta Ürkütücü buluyorum ve Sanatsal değeri olduğunu düşünmüyorum
Sanat sizce nedir ve ne olmalıdır?
Yıldız Duman Ercan: Sanat insan ruhunun boyayla, kille, sesle, enstrümanla yeniden yaratılmasıdır bence... Bu da özgünlüğü gerektirir. Sanatçının dünyaya, var olmaya dair bakış açısını gösterir diye düşünüyorum. Tam özel olarak benim için sanat nedir?
Düşlerimin ve zihnimin kanatlanmasıdır. Çünkü kanatlanırsa üretim yapabilirsiniz. Genel olarak ne olmalıdır, Sanat?
O zaman da sınırsızlık ve evrensellik derim. Sınırsızlık ve evrensellik sanatı zaten kucakladığı bir şeydir. Ne kadar sınır koyarsanız evrenselliğe kavuşamazsınız. Sanatında en büyük gücü budur.
Üreten bir eğitimci olmanızı öncelikle tebrik ediyorum. Hem öğretmenlik hem Sanat hayatınız nasıl gidiyor? Artı ve eksileri neler?
Yıldız Duman Ercan: Hem öğretmenlik hem de sanat hayatı çok zor. Çünkü birinde kuruma bağlısınız ve sınırlarınız var. Birinde sınırlarınız yok. İstediğiniz her an çalışmak istiyorsunuz. Hayal kurduğunuz her an, tasarladığınız her an resim yapmak istiyorsunuz. Öğretmenlikte bunu pek yapamıyorsunuz. Çünkü kurallarınız, saatleriniz, düzeniniz var. Uymanız gereken maddeler, yasalar var. Nasıl olmanız gerektiğine dair sizi sınırlayan bir düzen içindesiniz. Biraz zor oluyor ama öğretmenliğin dışında bütün o vaktimi mümkün olduğu kadar atölye de geçirmeye çalışıyorum. Biliyorsunuz oğlum var hem anneyim hem öğretmenim hem hayatla ilgili kaygıların, endişelerin, düzenin...
Evde var olmam gerekiyor bir kadın anne olarak. Bunların hepsinin ötesinde üretmeyi çok seven bilim ve sanatı birlikte yürütmeye çalışan bir insanım. Bu yüzden de biraz zor oluyor.
Yapabiliyor muyum? Kimse ile kıyaslamak için söylemiyorum ama bir kadın olarak çok uç derecede başardım söylenemez. Elimden geleni fazlasıyla yapıyorum. Yapmak istediğim çok şey var. Keşke daha az uyusam. Daha çok atölyede yaşasam mesela bir imkanım olsa atölyede kalıp oradan hiç gitmem. Çünkü sorumluluklarım fazlaca bölündüğü için yapamıyorum. Ama mümkün olduğu kadar üretiyorum.
Benim için yeterli mi? Kesinlikle değil. 24 saatte resim yapsam eve gelmesem mesela öyle diyeyim. Çünkü sanat öyle bir şey ki ben onu öyle tanımlıyorum;
Kanınız ona bulaştığında ya da oraya ait hissettiğinizde içselleştirdiğinizde sadece onunla yaşamak istiyorsunuz. Okumak, geliştirmek, üretmek, çizmek istiyorsunuz. Boyalarla yaşamak istiyorsunuz. Onlarla uyusanız sanki daha huzurlu uyuyacaksınız..... yanında oturup dinlenseniz sanki dünyanın en büyük dinginliğini yaşayacaksınız. Böyle duygular yaşatıyor insana. Keşke daha çok zamanım olsa.
Türkiye’deki Sanat Eğitimleri yetersiz ve bu da gençleri düşündürüyor. Nasıl bir yol önerirsiniz bu alana ilgisi olan gençlere?
Yıldız Duman Ercan: Üniversiteler, eğitim içeriği olarak çok değişken. Ben Dokuz Eylül Buca Eğitim mezunuyum. Bizde hoca konuyu verip geri kalan bölümü bize bırakırdı. Anlatırdı ama öğrendiklerimizi de çok güzel, uygulayıp öğrendik ama çoğunda kendi öğrendiğimiz süreçlerdi.
Sanat öyle bir şey ki yeter ki içinizde öğrenme isteği olsun. Tamamen kişinin kendine kalmış bir durum. Bazı şeyleri öğrenebilmek içinde ortam gerekiyor, Atölye, tesisat gerekiyor. Bir grafik Atölyesi bir heykel atölyesi için ya da bir resim atölyesi için desen, bir model bulmak gerekiyor. Bunlar için bir yerlere bahane bulmak yerine genç arkadaşlar kendilerini geliştirmeleri gerekir. Yapacak hiçbir şey yok.
Çok okuyacaklar, araştıracaklar analiz edecekler. Üniversiteyi bitirdiğininiz de tam olmuş olmuyorsunuz. Onu yaşayarak, öğrenerek deneyimleyerek, gözlemleyerek, okuyarak, gezerek yeni şeyler görerek - sanatla ilgili ortamlardan bahsediyorum- . Şimdiki gençler çok şanslı. Ben İzmir de okumama rağmen çok fazla sanat etkinliğine, sergiye gidemedim. Müzik konusunda çok şanslıydım. Atatürk Kültür Merkezinde bütün hafta sonu etkinliklerine giderdim - öğrenci olmama rağmen-. Zaman ayırmak gerekiyor. Okulda öğrendiklerinizle yol almanız mümkün değil.
Girişimci olmak, sanatsal ortamları deneyimlemeniz gerekiyor. Olumlu ya da olumsuz şeylerde insana bir şeyler öğretir ya da sizi üzen şeylerde beklentinizi karşılamayan ortamlarda size bir şey öğretir. Burada hedef şu olmalı Sanat ve Bilimi birlikte yürütüp paralel gideceğine inanıp cesur olmak, girişimci olmak...
Günümüz gençleri bu konuda sıkıntı yaşıyor sanırım yani onlara kendi gençliğimden dönüp baktığım zaman onlardan daha cesurum diyemeyeceğim. Onlar daha cesurlar. Cesaretlerini geliştirmek için toparlayıp kendilerine bir yol çizmeleri gerekiyor. Önerilerim bunlar olabilir sadece.
Yıldız Duman Ercan: 2021 Kasımında İstanbul IAF fuarına katıldım. 2022 Martında da Art Ankara'ya katıldım. Bu iki fuar arasındaki fark ya da benzerlikleri bulmak hangi açıdan baktığınıza bağlı... İzleyici olarak bakarsanız İstanbul'daki daha iç içe sıkıştırılmış, çoğunluğu özellikle alt katlara doğru bir sanatçıyı bulmak ya da bulunduğu alanı bulmak için bayağı dolaşmanız gerekiyordu.
Art Ankara biraz daha düzenli geldi. Belki de katıldığım organizasyonla ilgili bir düzenlemedir. Oldukça yalın, sade ve güzel bir organizasyona katıldım. Alt girişteki alanında gezdim. Gezmediğim hiçbir Galeri ya da sanatçı eseri kalmadı. Hepsini karşılaştırmak çok zor. İstanbul, İstanbul'da yaşayan herkesin hemen hemen hepsi katılmış gibi görünüyor. Tabi ben içinde olmadığım için uzaktan İstanbul'daki olayı değerlendirmek ya da sanatla ilgili fuarları değerlendirmek çokta gerçekçi olmaz diye düşünüyorum. Ama şu var İstanbul'daki bireysel katılımları ya da Galerileri az sayıda sanatçıyla katılımları Ankara'daki yoktu. Ankara'da bütün galeriler çokça sanatçıyı içermeye çalışmışlar.
Sanatçı olarak değerlendirmek istersem çok şey görüp, öğrenmek, çok kişiyle tanışmak çok fazla görsele maruz kalmak istedim. Bu benim için de müthiş verimli ve aşırı derecede heyecanlı geçti. Daha çok orada kalmak, zaman geçirmek istiyorsunuz. Gezdiğimiz yerleri bir daha gezip gezip başka şey görüyorsunuz. Bu güzel bir şey. Fuarlar bu konuda aktif olmalıdır. Bir Art Ankara yılda iki defa yapılmalı.
İstanbul biraz daha pazarı geniş olduğu için katılımcıların üst üste çok yığma katılması, organizasyonlarla ilgili yaşanan problemleri az çok biliyorum (2021'de katıldığım, beni temsil eden galeri ile ilgili diyeyim) ve can sıkıcı durumlarda oluşabiliyor. Ama Ankara'ya göre İstanbul'da daha çok sanatçıyla tanışıp daha fazla sohbet etme, sanat ortamlarını daha çok yakaladığımı düşünüyorum. Benim için her etkinlik bir deneyim. Çünkü bu deneyimi kendi öğrendiklerim, okuduklarım, Sanat yoluyla vermek istediğim mesajlarla örtüştürüyorum.
Klişeleşmiş, kalıplaşmış şeylerde gözüme çarptı İstanbul için... Belli bir grup oluşması o grubun etrafındakilerle işin sürekli dönüyor olması bu ilginçti. İstanbul'da yaşamayıp başka illerde yaşayan sanatçılarla tanışma fırsatı buldum. Genelde hep şu dikkatimi çekti. Bir şekilde herkesin bir ayağı İstanbul'da. Burada kimlerle nasıl iletişim kurduğunuza bağlı ya da kimlerin sizi ne şekilde aracı olduğuna referans olduğuna bağlı...
Siz çok iyi işler üretiyor olabilirsiniz ama İstanbul sizden hiç kimse haberdar olmayabilir. Bir de popüler kültürün verdiği bir şey var. Her yapılan Sanat eseri muamelesi görmesinde biraz daha Sanat ortamını basitleştirdiğini düşünüyorum. Çok iyi çalışmalar ve üretimler var. Genç arkadaşlardan müthiş derecede çok yetenekliler var. Bunun dışında da yani hobi gibi yapılan şeyler de var. Bunu da bence kimse itiraz etmemeli, kabullenmeli.
Şöyle düşünün olgunluk süreci geçirmemiş daha iki, üç yıldır resim yapmış kişilerin sanki yıllardır sanatla uğraşmış, emek harcamış, ömrünü vermiş muamelesi yapılması, yüceltilmesi, şişirilmesi de söz konusu tabi. Bu açıkça her izleyicide görebilir. Biraz bu toplumun sanat zevki, sanat eğitimi, Sanat görgüsüne de bağlı.
Ben size gelip şu çok iyi, süper dediğimde ona hemen inanın popülerleştiriyorsanız burada bir sorun vardır zaten. Önce bir sorgulamalı, estetik değerlerine bakmak. Güzellik duygusunu oluşturup oluşturmadığına değerlendirmek lazım. Bu çok geniş bir konu aslında yani bu konuyu burada analiz etmek ve iddia etmek zor olabilir verilere dayanmadan.
Fakat ben kendimi karşılaştırma, üretme aşamasında nerde olduğumu tartma şansına sahip oldum bu fuarlarda. Sürekli çalışan ve üreten bir insan olarak daha çok çalışmam gerektiğini daha çok çalışmam gerektiğini düşünüyorum. Günde iki, üç saat ayırıyor sam sekiz saat ayırmam gerektiğini gördüm.
Yaşam koşulları içerisinde başka mesleği yapıyor olmam dezavantaj olabilir. Yine de sanatın evrenselliği, müthiş iletişimi ve insanları kucaklayışı ayrı bir güzellik, keyifli diyelim. Negatifleri olsa da pozitiflikleri daha fazla... Bende böyle izlenim ve duygu yarattı...
Teşekkür ediyorum!
Yıldız Hanım, hem okurlarımız hem kendi adıma bu güzel ve dolu dolu sohbetiniz için çok teşekkür ederim. Sanat hayatınızda ilhamınız bol olsun! Sizi tanımak ve atölyenizde vakit geçirmek çok keyifliydi.
Sanatçı Yıldız Duman Ercan ile Atölyesinde
Yıldız Duman Ercan Instagram Hesabı:
Merhaba, neredeyse sesini duymuş kadar oldum, kendisini ve sanatını çok sevdiğim Yıldız Duman Ercan'nın. Çok teşekkürler
YanıtlaSilBen teşekkür ederim Sanat İlhamlı kalmanız dileğiyle! ✨
Sil