REFET

 


       Türk edebiyatının ilk kadın romancısı  Fatma Aliyye' nin eseri  "REFET"   romanı 19. yüzyıl Osmanlı dönemindeki  İstanbul'u ele alıyor. Roman kahramanı Refet babasız annesi tarafından büyütülen çalışkan bir kızdır. Annesi ile yaşadıkları zorluklar onu okuyup öğretmen olmaktan vazgeçirmez. Gayesi  öğretmen olarak hem maddi yönde sıkıntı çeken annesini iyi yaşatma hem de kendi gibi azimli gençlere rehberlik yapmaktır.

    Refet' in yaşadığı öğretim hayatı aynı zamanda o dönemin kız çocuklarına verilen eğitimi de gözler önüne seriyor. Toplumsal kadın ilişkilerini başarıyla yansıtan Roman okuyucuyu sürüklüyor ve dönemin İstanbul'una da yolculuğa çıkarıyor. Bir asırdan fazla zaman geçmiş olsa da hala etkisi ve insan ilişkileri günümüze ışık oluyor. Ve kitaptan bir pasaj ile devam edelim:


" İnsan konuşma becerisiyle diğer hayvanlardan ayrılmıştır. Konuşan hayvan diye adlandırılan insan, konuşma yeteneğini güzel kullanarak şerefli ve makbul olduğu gibi o konuşmayı kötü kullanan konuşan hayvanın da diğer hayvanlardan daha hakir ve çirkin olması gerekmez mi? 

    Tahsilsiz insan yontulmamış, işlenmemiş bir taşa benzer. Taşlar ise çeşit çeşittir. Çakılda taştır, pırlanta da! Bir pırlanta taş, kumlar ve adi taşlar arasında bulunduğu halde yine pırlantadır. Ancak onun meydana çıkıp ışık vermesi, başı göğüs, bilek, parmak gibi yerlerde yer edinmesi ve tıraş edilmesine bağlıdır; öğrenim işte o pırlantayı söylediğimiz hale getirmek üzere kullanılan alet edevata benzetilebilir. O alet edevat işlenmediği halde pırlanta yine pırlantaysa da kumlar, topraklar arasında, adi taşlar içinde gizli ve saklı kalır. Bir adi taş da öğrenim denilen alet edevatla ne kadar işlense de yine adi taş kalıp, pırlanta olamaz. Fakat insan ki hayvanların en şereflisidir, madenler hakkında söylediğimiz söz, onun hakkında ancak bir misal olabilir.

    Cenabıhak insanı kıyaslamak ve hayal etmek gibi şeylerle onurlandırmıştır. Zeka ve gücünü iyi yola sarf edenlerle fena yola sarf edenlerden faziletliler ile iflah olmazlar takımı ayrılır. Okul bizi çalınmaz, kaybolmaz bir servet olan ilimle süsleyecek ve fazilet yolunu gösterecek bir edep evidir. Okulun terbiye edemediğini dünya ve zaman terbiye eder. Zaman terbiyesine kalmaksa pek büyük bir felaket ve talihsizliktir. Burada gördüğümüz tahsilin kadrini bilmek ve bize verilen emeğin hakkını ödemek ancak bu yüce okula layık bir öğrenci olduğumuzu göstermek olur. Okul bir ilim ve edep dünyası olduğundan o dünyanın insanları arasında ne haset bulunmalıdır ne rekabet; o dünyanın yüceliği gibi o alemde bulunanların da hislerinin yüce olması gerekiyor. 

   Tüm öğrencilerin talebi ilim değil midir? Mademki hepsinin talebi ve amacıdır o halde okul arkadaşları da bir kardeş gibi olmalıdır. Burada kardeşliği öğrenmeli ki ilerde birçok vatan evladına annelik ve mürebbiyelik demek olan öğretmenliği tanıyabilmeli! Aynı okulda bulunduğu, aynı sırada çalıştığı arkadaşlarına kardeş gözüyle bakamayan ileride öğretmen olduğu zaman da vatanın kızlarını evlat sevgisiyle sevemez. 

   Öğretmenlik görevi önemli bir meseledir. İnsan, görevinin önemli yönlerini tanıyamazsa onu iyi bir şekilde gerçekleştiremez. Öğretmenlik görevini iyi bir biçimde yerine getirmek için öğrencilere şefkat ve sevgi gereklidir. Sanatını sevmeyen kişi sanatkar olamayacağı gibi, öğrencilerini sevmeyen öğretmen de iyi bir öğretmen ve mürebbiye olamaz. Okul bu sevgi ve ana şefkatine, arkadaşlık içinde sevgi ve vatanperverlik duygularıyla bizi alıştıracak! Vatan evladı arasında gerekli olan yardım, şefkat ve sevgi insanlığın esaslarından olduğu için o gibi yüce duygularla dolu kişiler, insanlara nasip olabilen olgunluk mertebesine doğru yol almış olurlar. Bu yolun ehli olan insanlar, insan-ı kamil olmak için ne kadar yücelirse haset, kıskançlık, hıyanet gibi hisleri kalbinde besleyen, fikrini, zekasını o yola boşuna harcayanlar da o kadar değersizliğe tenezzül etmiş olurlar.

    Cenabıhak kullarına akıl ve zekayı bağışlayarak hayırlı ve erdemli işlerde harcamasını emretmiştir. Onu suistimal edenler Allah'ın katında sorumlu ve suçlu olurla. Öğretmenlik görevinin önemi düşünüldüğü için Darülmuallimat açılmıştır. Ahlak güzelliği ödülleri, en önemli ödüller sırasına konulmuş aksi halin cezası da en şiddetli ceza olarak belirlenmiştir. Bir öğretmen, vatanın kızlarına yalnız bilgisini nakledecek değil, ahlak ve terbiyesini de aşılar. Okulumuzdan öğretmen olmak isteyenlerden başkaları da faydalanıyor. darülmuallimat bir bilgi evidir. Nice senelerden beni Osmanlı kızları bilgi sahibi olmak için buraya koşuşuyorlar. Bu kadar sürede birçok öğretmen meydana getirmişse yüzlerce de bilgili Osmanlı kızı yetiştirmiştir..."

 Refet / Fatma Aliyye





Not: 50 ₺ Türk Lirası kağıt parasında yazar Fatma Aliyye yer almaktadır. 

Yorumlar

ÖNE ÇIKANLAR

III- Kitap Sayfalarından Beyaz Perdeye

Genç Ressam Süleyman Erdoğan ile Söyleşi

SANATTA YARATICILIK

İSTANBUL' DA ŞİFA BULMAK

Dönüşüm Etkisi

Doğukan Çiğdem ile Söyleşi

Şehrin Dokusu: Heykeller

Picasso'ya Dair

Sanatçı Bahar Bilici Öztürk ile Söyleşi

SARI IŞIĞIN İZİNDE