Melis Ece Men Peker ile Söyleşi

 

Merhaba Ece hanım;

 "Yepyeni bir günden herkese Merhaba! Bugün günlerden.!?"

 diye başlayan 1 Bölü 365 yani @eceyle365 bloğunuzun öyküsü nasıl başladı?

MELİS ECE MEN PEKER: @eceyle365 ’ten Sanat İlhamlı okuyucularına merhaba, bugün günlerden söyleşi!

Öncelikle beni sayfanıza konuk ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Aslında bu hikaye çok ama çok yeni başladı. İtiraf etmek gerekirse aklında daima bir sayfa açmak olan biri olan ben; bu sayfanın konu ve kapsamının, profesyonel alanım olan sağlık mı yoksa hayatta ilham bulduğum moda gibi görsel bir alan mı, bir türlü karar veremiyordum.

Bu süre zarfında ise her gün kafamda projelerle uyanıyordum. Hangi alanda iyi olduğumu tam bilemesem de, mükemmel bir şey ortaya çıkaramamaktan çok çekinsem de... En iyi olduğum konu meraklı olmaktı, sık sık yeni konuya merak sarıp saatlerce onu araştıran sonra da fırsat bulduğu an bunları etrafındakilere anlatan bir insandım ama o sıfır noktası bir türlü gelmiyordu işte...

Derken geçtiğimiz yıl Nisan ayında çok güzel bir bahar günü, haftanın en sevdiğim günü olan Cuma günü, bir trafik kazası geçirdikten sonra, iki ay kadar yataktan hiç çıkmadan yatmam gerekti. Günler, geceler zamanda büküldü, ben yatağımdayken. Zaman kavramıyla bir kez daha yüzleştim. Kendi zamanımla, hepimizin günlük hayatı içinde akıp giden zamanla... Yeryüzünde geçirdiğim her günün bir hediyeye dönüşmesi tam da yatakta olduğum, o günlerde gerçekleşti.

Diğer fark ettiğim şey ise ben günlük hayatı içinde kendini, ruhunu, özünü beslemeyen bir hayat yaşıyordum. Benim hayatım dediğim şey, yataktan çıkıp zorunlu olarak işe gitmekten fazlası değildi. Oysa ki işimi çok seviyordum ama bir yerlerde beni içimde dolmadan kalan o boşluk için adım atmam gerektiğine karar verdim. Yazmaya hep bayılıyordum üstelik artık insanlara ne anlatabileceğimi biliyordum: Günleri!

Onlar hepimiz içindi. Tüm anılarımız onlara saklıydı, özel günlere, özel olmayan günlere, sıkıcı günlere anlam yüklemek bizim elimizdeydi. Blogumun ismini doğuran da tam da bu düşünce oldu. Ben ikinci hayatımda, o güne dek hiç düşünmediğim, günlerden ve günlük hayattan bahsedebilirdim.

1 Temmuz 2022 günü ilk yazılı gönderimi paylaştığım günden sonra özel günlerde yazılı içerikler üretmeye başladım. Keyif aldığım küçük anları, gördüğüm yerleri de paylaşmaya devam ediyordum ta ki bir buçuk ay sonra eşimle Bodrum’da olduğumuz gün yazımı hazırlarken:

 “Ece bunu videoya çeksek”

 demesiyle olur mu acaba diye düşünmeksizin hazırladığım mini yazıyı ben telefonumdan okurken kaydettik. Ve utanıp vazgeçebileceğimi bildiğimiz için hızlıca aksiyon alıp tek seferde çektiğimiz bu videoyu Reels ( Intagram) olarak paylaştık ve benim o güne kadar hep defterlerde, laptopta biriken kelimelerim videolara dökülmüş oldu. O 90 saniyelik, ilk video benim yaparken en cesur hissettiğim şeydir.

Her gün kendime bir şey öğrenmek için fırsat olarak görüyorum. Blogumu bazen satranç araştırıyorum, bazen nüfus verilerini, bazen de kendi hayat tecrübemi, gözlemlerimi, esprili videolara dönüştürüp, deneyimlerimi paylaşıyorum. Bazen şahane şeyler araştırıp biriktirip zamansızlıktan videoya dökemiyorum, e! bunları da seneye anlatırım diyorum.

Bilginin ve mutluluğun paylaştıkça çoğaldığını düşünüyorum. Sayfam açıldığı günden beri önce yazılar sonra videolar, biraz günlük hayat derken gerçekten benim ikinci hayatımın bir güncesine dönüştü, ben bunları paylaşırken, hiç varlığından haberdar olmadığım destekleyici yeni bir çevre kazanmış oldum.

Elbette bir ömrün nasıl yaşanabileceğini anlatabilecek yaşam tecrübesine sahip değilim. Kendime bir rehberlik misyonu yüklemeden, günlere verdiğim anlamı, günlerimi ve kendi hayat yolculuğumu paylaşmaktan çok keyif alıyorum. Ve 1 Bölü 365 tam da bu işte.


Hepimizin hayatlarında bir dönüm noktası oluyor. Peki Ece hanımın günleri nasıl geçer, kendinizden de bahsedebilir misiniz?

ECE M.P: Elbette, Ben Melis Ece Men Peker, aslen jinekolog acemi bloggerım. Şu anda da Ankara’da bir devlet hastanesinde uzman doktor olarak çalışmaktayım. Sabahları her ne kadar alarm kursam da kedilerim kahvaltıları için göğsüme gelip beni uyandırdığında güne ister istemez başlarım.

Sabahları Ceku ve Tefo’nun mamaları, suları konulduktan sonra onlar kahvaltı ederken ben de güneş doğarken kahvemi içmeye bayılırım. Sonrasında banyomu yapıp hazırlanıp işime giderim.

Günün en sevdiğim anlarından biri başlangıçlarıdır. Yolda olduğum sürece takipçilerimle günün sözü veya ilk hikayemi paylaşırım. Eğer ki işe erken gitmeyi başardıysam mesai öncesi 30 dk. kitabımı okuyarak ikinci kahvemi içerim ve profesyonel günüm saat 08:30’da başlar. Sonrasında yaklaşık 8 saat kadar hastalarıma bakarım.

Mesaim bitene kadar da gözüm başka hiç bir şey görmez. Haftada 2 veya 3 kez iş çıkışında mutlaka egzersiz yapmak için spor salonuna veya pilates stüdyosuna giderim. Eve geldiğimde yemek hazırlar, eşimle günün kritiğini yapar, telefonumu elime yeni içeriklerim için hazırlık yaparım. Beğendiğim sesleri görselleri kaydederim. Aklıma fikirler geldiyse notlarımı alırım. Bazen de film izlerim.

İtiraf etmek gerekirse işim zamanımın çoğunu kaplasa da bulduğum her boşlukta ruhumu doyurmaya çalışırım. Genelde yalnızken bir şeyler yazabildiğim için eğer saat 23:00 olmuş ve ben uyumuyorsam bir şeyler yazıyorumdur diyebilirim. Çünkü genelde saat 22:00 gibi uyurum. uyku düzenim çok hassastır, uykumdan kolay kolay taviz vermeyi de sevmem. Deneme ve kısa öykü türlerinde yazmayı çok severim bazen de o ay içindeki özel günler için araştırmalar yaparım.


Bugün günlerden 31 Ocak! Peki bugünün anlamını sizden dinleyebilir miyiz?

ECE M.P: Ocak ayına veda ettiğimiz bugün:

KALBİNİZE SANATLA İLHAM VERME GÜNÜ!

Aslında kökeni bilinmeyen ama yaratıcısına çok sempati duyduğum bugün çeşitli galerilerin, atölyelerin öncülüğünde Amerika Birleşik Devletler’ inde yaygınlaşmış.

Bana göre ise bugünün kökeni, en az insanlık tarihi kadar eski. Bundan binlerce yıl öncesinde bir yerlerde izlerini hala taşıdığımız atalarımız, ateşin etrafında dans ettiği, ilkel aletlerle müzik yaptığı ve mağaralarına resimler çizdiği günlerde diğer üyelere çeşitli duygular hissettirmeye başladığı günden beri, kalplerimiz sanattan ilham almayı biliyor.

İşte tam da bu yüzden dilini bilediğimiz bir şarkıda hüzünlenebiliyor, bir müzeyi gezerken sanat tarihi adına çok şey bilmesek de, bazı resimlere kalbimizi bırakıp, müze mağazasından o resmin baskısı olan kanvas bir çantaları alıyor ve o resmin bizi ne kadar etkilediğini dünyaya göstermeyi isteyebiliyoruz.

Benim bugün için yapılacaklar önerilerim ise şöyle:

Bir sanat galerisini ziyaret etmek, tiyatro performansına katılmak, iyi bir kitap okumak, müzik dinlemek, bir bale gösterisine gitmek, uzun zamandır çalmadığınız bir enstrümanı tekrar elinize almak, bir sanat workshop' una (atölye) katılmak ve sinemaya gitmek.


Bu güzel günün anlamını bize aktardığımız için teşekkür ederiz. Böyle bir gün gerekliydi diye düşünüyorum. Sanat daha çok meşguliyetimiz olsun tüm dünyaca. Kalplerimize ilham vermeye devam etsin!

Sanattan İlham almak adına bugünü – 31 Ocak’ı- nasıl onurlandırmayı düşünüyorsunuz?

ECE M.P: Bugün bir sanatsever olarak benim planım ise, Sanat İlhamlı ile keyifli bu söyleşi. Sanattan ilham almak ve insanlara ilham vermek için her gün halihazırda özel bir gün olsa da, 31 Ocak’ı onurlandırmak benim için bu keyifli söyleşiden daha güzel bir aktivite olamazdı.


Bizim için de öyle çok keyifli, bilgi dolu bir sanat etkinliği oldu. Teşekkür ederiz. 

Sanat İzleyicisi olarak, Sanat sizce nedir ya da ne ifade eder?

ECE M.P: Sanat deneyimlediğimiz duyguları ve bu duygulara kaynak olanları sentezleyip, üstün bir yaratıcılık haliyle dışavurumdur. Ustalık, hüner ve yaratıcılık gerektirir ve doğrudan benliklerimizden geçeni dünyaya yansıtma arzumuzun en özel ifadesidir. Bu yansıtmayı, kimimiz dans ederek, kimimiz tuvallerle, kimimiz ise sahnede yapabiliyoruz.

Dışavurum sürecinde ortaya çıkan eser, karşısına çıktığı kişide bambaşka bir etki yaratıyor ve izleyicisinde, dinleyicisinde, okuyucusunda, onun belki daha önce bilmediği duyguları hissetmesine sebep oluyor. Sonuçta da sanat izleyicisi de o eserle karşılaştığı andan sonra, daha öncekiyle aynı kişi olarak kalmıyor. Ve bu değişim yaratıcıda da bir tamamlanmışlık anlaşılmışlık hissi yaratıyor. Bu büyüleyici döngü binlerce yıldır sürüyor.


Etkisinde kaldığınız sanatçılar varsa kimler?

ECE M.P: Orhan Veli Kanık ve Fafrelnisa Zeid (Fahrünnisa Zeid) benim için çok özeldir.

Orhan Veli lisede hazırlık yılında ilk okuduğum şairdi. Hala da şiirlerini döne döne okumayı çok severim. Basit ve kısa yaşamı içinde, benim doğumumdan tam 50 yıl önce birgün gözlerini kapatıp İstanbul’u dinlemişti. Ve on yıllar sonra Ankara’da doğup büyümüş ve İstanbul’u henüz hiç görmemiş karasal bir genç kız, gözlerini kapattığında, uzaktan çıngırakları duymuş, bir ayak suya değerken bir gül yere düşüvermişti.

Orhan Veli’nin İstanbul’ u, sokakları, insanları o kadar canlıydı ki yıllar sonra Fosforlu Cevriye’yi okurken şunu hissettim Cevriye’nin yürüdüğü kaldırımlar hep şiirin içine gizlenmişti. Belki de o yere düşen gül, Cevriye’nin elinden düşmüştü.

Fahrelnisa Zeid ile tanışmam ise 25 yaşında İstanbul Modern müzesinde olmuştu. İsmini Ayşe Kulin’ in Füreya kitabından biliyordum ancak eserlerini hiç görmemiştim. Devasa tablolarının bende uyandırdığı etki oldukça çarpıcıydı, canlılığı ve cesareti, karmaşık ama rengarenk ruhunu görebiliyordum. Hem bütünleşik hem ayrışık halini. Kısıtlanmış alancıklar içindeki sonsuzluğunu. Sonrasında soluğu müze mağazasında hediyeliklerde aldığımı söylememe gerek yok sanırım.


Benimde beğendim bir isim Zeid. Füreya da Seramik sanatçılarımızdan, kitabı çok etkilenerek okumuştum. Biyografik romanlar için de Füreya / Ayşe Kulin sevdiğim kitaplar arasındadır. Sizin de paylaşımlarınız keyifli bilgilerle dolu içlerinde en çok hangisi favoriniz?

Örneğin benim “mektuplar” ile ilgili olandı ;)

ECE M.P: Çok teşekkür ederim, Her günü kendime yeni bir şey öğrenmek için fırsat olarak görüyorum. Blogum için bazen satranç tarihini araştırıyorum, bazen nüfus verilerini, bazen de kendi hayat tecrübemi, gözlemlerimi, hayatımı esprili videolara dönüştürüp, deneyimlerimi paylaşıyorum. Açıkçası benim kişisel bir favorim yok sonuçta hepsi benim çocuğum gibi 😊

Sizin favoriniz olan 2 Eylül günü Mektup Yazma günüydü, ve oralarda okullarda yazım etkinlikleri yapılan yurtdışı kaynaklı bir gündü.

Ben özel günleri çok sevdiğim ve bir kaç dondurma üzerine ilave edilen bir sos gibi gördüğüm için bunu bir fırsat olarak gördüm. Ve mektuplar üzerine bir video çekmeye karar verdim.

O güne dek hiç gerçek bir mektup almadığım için annemden yardım istedim, annem kendisine yazılmış bir kaç da mektubu benimle paylaştı. İlk mektubu açtığımda ananemin ilk cümlesiyle aradığım özü bulmuştum. Mektup tam 37 yıl önce bir anneden kızına yazılmıştı:

“Telefonla konuşunca mektup yazma gereği duymuyor insan”

demişti anneannem çok haklıydı, giderek mektuplara daha az ihtiyaç duyuyorduk. Bu benim çıkış noktam oldu. Anneannemin yemek tarifi verdiği mektuplardan, Kafka’ya bağlayıverdik.

Favorim olmasa da en sevdiğim videolardan biri 25 Ağustos tarihinde yayınladığım ve arkadaşımın köpeği Lola’nın bana eşlik ettiği Köpekler Günü videosu, binlerce yıllık bir dostluğun hikayesini 90 saniyeye sığdırmaya çalışmıştım hem de çok tatlı bir küçük hanımla birlikte.

Köpek diyoruz ama onların da kıymetli canlılar ve dostlarımız olduğunu hatırlatan çok güzel bir video idi hatırlıyorum, emeğinize sağlık...

Bugünün rengi ne olmalı?

 ECE M.P: Bence bugün kesinlikle sarı, yaratıcı, meraklı zeki ve özgün, bunda sizin avatarınızın (Instagram portre) ben de uyandırdığı subliminal etkisini göz ardı edemeyiz :)


Blog sarı renkli, ilham rengi yani güneşten gelen enerjiyi yansıtıyor. Okuyan herkesi kucaklayıp sarıp sarmalasın istedim. Cevabınızdan amacıma ulaşmış olduğumu düşünüyorum ;)

Bir Ankaralı olarak sizden şehrinizi dinlesek?

ECE M.P: Kendimi tanımlamayı sevdiğim sıfatlarımdan biri Ankaralı olmak. Hem de oldukça gururlu olanlardan bazıları için gri şehir, benim için ise ev. Ben doğma büyüme Ankaralıyım. Hayatımın %95’i 30 kilometrekarelik bir alanda geçti.

Ankara size coğrafi ve doğal güzellikler açısından pek bir vaatte bulunmaz. Örneğin, Ankaralıların en sevdiği aktivitelerinden biri Tunalı’dan (Tunalı Hilmi Caddesi) Kızılay’a yürümektir, bir de Cebeci’den Kızılay’a yürümeyi çok severiz. Bulvarda ve büyük caddelerde yaptığımız bu yürüyüşlerde otobüs gürültüsü arasında nasıl huzur bulduğumuzu inanın ben de bilmiyorum. Bu sanırım yerel bir fenomen.

Ankara sizi ulaşım açısından üzmez, şehir bir kare gibi olduğu için her yer birbirine yakın mesafededir. Bir günde 5 işinizi halledebilirsiniz. Ayrıca kültürel olarak şahanedir. Tiyatrolar ve etkinlikler açısından şanslıdır Ankara gençleri.

Tarihi açısından çok eski bir yerleşim yeri olmamasına rağmen, Cumhuriyetimizin başkenti olduğundan gerçek bir başkent görünümüne kavuşması için mimarların el birliği ile şehri çeşitli yapılarla donattığı bir şehirdir, Ankara. Ve Ankaralılar binaları gerçekten çok severler.

Örneklemek gerekirse yürüyerek apartman turları yapılır, tasarımsal açıdan özgün binaları herkes bilir. Bir Gemi Ev bir Atakule başka nerede var acaba?

Bir de Ankara’da herkes birbirinin arkadaşının arkadaşıdır. Asla daha uzağını bulamazsınız. Bu kadar Ankara’yı seven biri olarak Ezhel’in şarkılarını ezbere biliyor olmam sizi şaşırtmaz sanırım.


Şaşırmadım çünkü böyle şehrine aşık kişilerin yapması gereken bir şey gibi geliyor. Şehirlerinde bir ruhu, enerjisi var. Sizde hem aşık hem de ince ruhlu birisiniz. Sahip çıkmak da diyebiliriz aynı zamanda. Bu nedenle tebrik ediyorum sizi. Ezhel’i dinlemedim ama bir ara bakacağım.

2023 yılı için bir mottonuz var mı paylaşmak istediğiniz?

ECE M.P: Olmaz mı? Her Gün özel her gün yaşamaya değer! Bu yıl her zamankinden daha da ümit doluyum. hepimiz için unutulmaz güzelliklerle, sağlıkla, mutlulukla, huzurla, başarıyla, yaratıcılıkla, cesaret dolu, içimizden hayal ettiğimiz her şeyin gerçeğimize dönüştüğü bir yıl olmasını diliyorum.


Yeni yılın ilk ayında bizlere vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz Ece Hanım son olarak neler söylemek istersiniz Sanat İlhamlı okuyucularımıza?

ECE M.P: Ben tesadüflere değil tevafuka inanırım, hayatta hiç bir şey tesadüf değildir. Bunu sadece İslami bakış açısıyla değil, evrende hiçbir şeyin nedensiz olmayacağına inandığım için söyleyebilirim. Bizim Sanat İlhamlı ile tanışmamız da bence tam da böyle oldu, bizi bizden iyi tanıyan algoritmalar sayesinde kendisini buldum iyi ki de buldum.

Benim de okumayı ve takip etmeyi çok sevdiğim, paylaşımlarıyla bir çok platformda var olan Sanat İlhamlı' ya konuk olmak, böyle bir davet almak benim için son derece özeldi.

Yeni günlerde, yeni yerlerde, ilham almaktan ve vermekten vazgeçmediğimiz günlerde Sanat İlhamlı Okuyucuları ile buluşmak dileğiyle!



“ Inspired Your Heart With Art Day ” 

 Türkçesi: 

“Kalbinize Sanatla İlham Verme Günü” Kutlu Olsun! 

Sizlerde bu günü nasıl kutladığınızı ya da kutlayacaksanız da  yorumlarda paylaşarak bizlere ilham olabilirsiniz, değerli okurlar!

Bu çok keyifli sohbeti sunan ve 31 Ocak’ı anlamlı kılan Melis Ece Men Peker’in bilgilerinden daha fazla yaralanmak istiyorsanız blogu:

Instagram: @eceyle365 

Melis Ece Men Peker 

Yorumlar

ÖNE ÇIKANLAR

III- Kitap Sayfalarından Beyaz Perdeye

Genç Ressam Süleyman Erdoğan ile Söyleşi

SANATTA YARATICILIK

İSTANBUL' DA ŞİFA BULMAK

Dönüşüm Etkisi

Doğukan Çiğdem ile Söyleşi

Şehrin Dokusu: Heykeller

Picasso'ya Dair

Sanatçı Bahar Bilici Öztürk ile Söyleşi

SARI IŞIĞIN İZİNDE