II-Kitap Sayfalarından Beyaz Perdeye
"Yüreklilik, acizliğimize rağmen doğru olanı yapmaktan geçer"
Kathryn Stockett'ın The Help, Türkçe'ye "Duyguların Rengi" olarak çevrilen kitabı daha sonra filme uyarlandı (2011). Amerikan edebiyatında olduğu kadar tarihinde de önemli yer edinen bir filmdir. Yazar büyüdüğü şehrin geçmiş dönemlerinde özellikle ırkçılık karşıtlığının yoğun yıllardaki dönemini daha çok kadın ilişkileri üzerinden ele alıyor. Hikaye birçok kadının gözünden aktarılıyor. En çok da siyahi kadınların...
"Kimse bana 'ben' olmanın nasıl bir şey olduğunu sormamıştı. Hakikati söyledikten sonra kendimi özgür hissettim"
Günümüzden çok uzak değil 1960'lara kadar ırkçılığın sorun olduğu dönemler. Köleliği toplumsal birlik için ilk kaldıran ABD Başkanı Abraham Lincoln'a 1865 de suikast düzenlenmesi bir tesadüf değil. Her zaman birilerinin çıkarlarına çomak sokarsanız elbet zarar gömeniz kaçınılmaz.
Ziraat ile geçinen güney eyaletlerindeki Beyazlar kölelik yanlısı iken; ticaret ile uğraşan kuzeyli Beyazlar ise köleliğin kaldırılmasından yana idi. Kölelik kalksa da Siyahiler tam bir özgür vatandaş sayılmadılar. Kanunların beyazlardan yana taraf tutması bu ayrımcılığı daha arttırdı. Beyaz ve Siyahilerin bir arada aynı marketi, toplu taşımayı, mahalleyi, restorandı, sinema salonunu hatta umumi tuvaletleri ortak kullanması yasaktı. Sadece üniformalı Siyahı hizmetçilerin, Beyazlar için markete girip alışveriş yaptığı bir yerde, kölelik modern hale yani "Hizmetçi"lige dönüşmüştü. Siyahiler ile eşitliği kabul etmeyen Beyazların çocuklarını Siyahilerin büyütmesi de ayrı bir ironi.
Baş karakterimiz genç gazeteci Skeeter'da onu büyüten bakıcısının aniden hayatlarından gitmesine çok üzülür. Çünkü ona bir veda bile edememiştir. Ona olan vefasını gösterebilmek adına Siyahi hizmetçiler ile söyleşi yapmaya başlar. Tabi ki bunu gizli yapmaları gerekir. Ailesi ve yaşadığı şehirdeki beyazların zenciler ile aynı tuvaleti, marketi kullanmaya tahammül bile edemezken böyle cesur bir eylemde bulunması elbette hoş karşılanmayacaktı. ABD'nin güneyinde ırkçı politikaların zirvede olduğu eyalet olan Mississippi'de bunu başarmak kolay değildi. New York'lu bir yayın ajansının bu hikayeyi duyurma isteği ülkede eşitlik isteyen beyazların da sessiz bir direnişi olacaktır.
Skeeter'ın bir düzine Siyahi hizmetçi ile hazırladığı söyleşilerin, anonim bir kitap olarak basılmasıyla beklenilenden çok fazla ilgi görür. Beyazların her gün evlerini, çocuklarını emanet ettikleri Siyahi hizmetçilerin gözünden olaylara bakmak o zamana kadar hiç merak ettikleri bir konu değildi.
" Biz sadece iki insanız. Bizi ayıran çok fazla şey yok. Benim sandığım kadar farklı değiliz"
Beyaz çocukların Siyahi hizmetçi ile büyüyüp sonra onlara patron oluşu ve tıpkı onları doğuran anneleri gibi Siyahilerden nefret eden bireylere dönüşmeleri... Bu kısır döngüyü kıran Skeeter ve diğer Siyahi kadınların öyküsüne mutlaka ortak olun. Öncelikle filmi çok başarılı bulduğumu söylemeliyim ve sizi o döneme götürürken hala kadınlar arasındaki sorunların evrenselliğine şaşıracaksınız.
Çirkinlik renkte, statüde değil;
" Çirkinlik içte yaşar. Çirkin insanlar kaba ve kötüdür."
Çizgiler ise dış dünyanın zorbalığında değil;
" Çizgilere inanırdım. Artık onlara inanmıyorum. Onlar bizim kafamızda "
İlgili Yayınlar:
Yorumlar
Yorum Gönder
Sanat İlhamlı Kalın!