Derya Soygül ile Söyleşi
Değerli okurlar sizleri keyifle takip ettiğim blog yazarı Derya Soygül ile buluşturmak istedim. Uzun zamandır yazıyor ve üretkenliği ile hem bana hem de bir çok kadına ilham olmaya devam ediyor ☙
Merhaba Derya hanım sizi bloglarınız ile tanıyoruz. Bloglarınız dışında Derya hanım kimdir?
Derya Soygül: Merhaba. Öncelikle söyleşi daveti için teşekkür ederim. Bloglarım dışında ailesi ve hobileri ile uğraşan bir ev kedisiyim diyebilirim. Çok sosyal bir hayatım yok. Yazmayı ve okumayı çok sevdiğim için bunları gerçekleştirmek için yalnızlığa ihtiyacım var. Ayrıca yalnızlık bana huzur da veriyor. 3 çocuğumla uğraşmak, bahçem, doğada zaman geçirmek benim hayatım. Yaşlandıkça da minimalleşiyorum sanırım 🙂
Çocuklarım çok sanatçı ruhlu oldukları için sık sık onların konser, tiyatro, sergi gibi etkinliklerine katılıyorum. Bunun dışında genelde evdeyim. Duolingo kullanıyorum. İtalyanca ve Portekizce öğrenmeye çalışıyorum. Öğrenemesem de beyin jimnastiği oluyor 🙂
Çok az uyku ile yetinen biriyim. 5-6 saat uyku yetiyor. O yüzden günü dolu dolu değerlendirebiliyorum.
Blog açmak nasıl başladı ve bu sürecin size katkıları neler oldu?
Derya Soygül: Zaten hayatım boyunca yazı yazmak benim ayrılmaz bir parçamdı. Kendimi bildim bileli notlar alırım, birşeyler yazarım. Günlük tutarım. Önce googleda başladım google plus vardı. Kısa kısa yazılar yazıyordum, sonra Facebook sayfası açmıştım. İlgimi çeken blogları okuyordum. Devamlı okuduğum Gökhan Tekin, abla sana bir blog açalım dedi ve ilk blogumu açtı anahtarı elime tutuşturdu🙂 Derya’nın Spor Günlüğü ile başladım. Bir spor günlüğü olarak düşünmüştüm bir sağlıklı yaşam bloğuna dönüştü. Sonra daha anlatacaklarım var diye düşündüm ve Deli Kızın Bohçası’ nı açtım.
Blog yazmanın veya genelde yazmanın bana katkısı tabii ki çok fazla. Orası benim sığındığım liman, dünyanın dertlerinden sıyrıldığım dünyam. Bir sıkıntım olduğunda hemen bir şeyler yazma ihtiyacı duyarım. Çocuklar günün birinde büyüyor ve bize daha az ihtiyaç duyuyor. Tek uğraşı çocukları olan annelerin sonradan boşluğa düştüğünü, bunalıma girdiğini çevremde çok yaşadım. Böyle bir anne olmak istemiyorum. Bu çocuklarıma da iyi bir örnek olmaz.
Deli Kızın Bohçası ismine nereden esinlendiniz?
Derya Soygül: Tüm ilgi duyduğum şeyler çevremde olsun isterim. Notlarım, kitaplarım, takılarım hep gözümün önündedir. Yakınlarım hep deli kızın bohçası gibisin diye takılırdı. Böylece blog ismini çok düşünmeme gerek kalmadı çünkü orada da sevdiğim her konuda yazıyorum 🙂
Birçok blog yazıyorsunuz, makale yazarlığı yapıyorsunuz. Bazen tüm bunlardan yorulduğunuz oluyor mu?
Derya Soygül: Çok sevdiğim için yorulsam da bıkmıyorum ve bırakamıyorum. Ancak makale yazmayı yakın zamanda bırakmak istiyorum. Sipariş üzerine yazmak beni hem çok yoran, hem de çok zaman alan bir iş. Bir de insanları memnun etmek çok zor. Yıllardır çalıştığım müşterilerim rica edince kıramıyorum. Ancak bir süre daha yapıp bırakacağım. Sadece bloglarıma yoğunlaşmak istiyorum.
Zorlandığım bir konu tek başıma olmak. Birkaç blog yönetiyorum ve her detayı ile kendim ilgileniyorum. Tek blogda bile birden fazla kişilik ekipler olabiliyor. Ancak maalesef, zaman zaman konuk yazar olarak katılan birkaç arkadaşım dışında, devamlı çalışabileceğim benim çalışma anlayışıma uyabilecek kimse yok. Ben ele aldığım işi ciddiyetle yapmak zorunda hisseden biriyim. Tamamlamam gereken bir iş olursa gece uykumdan da feragat ederim, özel işimden de. Örneğin devamlı çalışacağım kişi işi tamamlamak yerine bugün misafirim var, şimdi kahveye gidiyorum gibi bir mazeretle gelirse ben çıldırırım:) Galiba yine en iyisi tek başına ama huzurlu olmak.
Bir de özellikle sağlık sayfamda rekabet etmeye çalışanlar çok oluyor. Bakıyorum 5,6, 10 yazarı var benim gibi tek başına yazan biriyle uğraşıyor. Sadece rekabet etseler iyi de zarar vermeye de çalışıyorlar spam linkler ekleyerek veya sitemin linkini uygunsuz sitelere ekliyorlar. Bu anlamda haksız rekabete karşıyım. Herkes yaptığı işle ortada olsun, okur zaten ilgisini çekeni buluyor.
Uzun yıllardır yurtdışında yaşıyorsunuz. Hem Türkiye deki blog yazarlarını hem Avrupa da kileri gözlemleme fırsatınız olmuştur (İngilizce yayın yapan bloğunuz daha var / Derias World).
Türkiye'deki bloglar ile Avrupa’dakileri kıyaslarsak nasıl bir tablo görürüz?
Derya Soygül: Aslında İngilice blogum daha çok Amerika, İngiltere, Avustralya, Çin gibi ülkelerden okurlarım olan bir blog. Avrupa’dan ve Azerbeycan’dan çok Türk okurum var Türkçe bloglarımı takip eden.
Amerikalılar bu konuda çok profesyonel ve iyi para kazanan bloglar. İngilizler de oldukça aktif. Avrupa’ lı bloglar da son derece profesyonel. Bloglar bitti diye okuyoruz bazen ama asla bitmedi. Örneğin makale yazarlığımdan biliyorum, tüm web sayfası olan şirketler blog sayfası da ekliyor. Daha geniş kitlelere ulaşmak için bloglar hala önemli.
Türkiye’ de kişisel blogları çok seviyorum. Kitap ve film yorumları yapan blogları da okumak çok keyifli oluyor. Türk blog yazarlarının dünyadakilerden aşağı kalır hiç bir yanı yok. Ancak ne yazık ki Türkiye’ de blogdan para kazanma olayı çok zor. İnsanlar bedavaya reklam yapmaya çalışıyor. Ya reklam verip paranızı ödemiyor, ya da birkaç kuruşa bir sürü link içeren bir reklam yazısı veriyor. Tabii bunda blog sahiplerinin de büyük rolü var. O ucuz teklifleri kabul etmeseler, bir birlik olsa daha iyi olur diye düşünüyorum.
Blog dünyasında okuyucularınızla yaşadığınız ilginç ya da çok etkilendiğiniz anlar oldu mu? Okurlardan gelen geri dönüşleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Derya Soygül: Evet oldu tabii. Genel olarak okurlar nedense blog yazarları hariç yorum yazmaya çekiniyorlar. En çok facebooktan ulaşıyorlar bana. Mesela Beyoğlu Anılarım serimi yazmıştım. Çocukluğumun geçtiği apartman antikacı olmuş bana ulaştılar fotoğraflar gönderdiler. Çok duygulandım. Yine aynı seri nedeni ile benimle benzer olayları yaşamış insanlar ulaştı bu da beni çok duygulandıran bir olaydı.
Avrupa’ da yaşayan Türkler de en çok kitap yorumlarımla ilgili iletişim kuruyor. Online kütüphaneden okuduğumu yazılarımda yazıyorum. Pek çok kişiye nasıl üye olacakları konusunda yardımcı oldum.
Genelde yazılarımla ilgili bana ulaşıldığında çok mutlu oluyorum. Okur yorumları ve mesajlarından da ortaya çıkan pek çok yazı oldu.
Okurlarınıza bloglarınız aracılığıyla belirli bir mesaj vermek istiyor musunuz?
Derya Soygül: Aslında evet istiyorum. Sağlıklı yaşamın mutlaka çok para harcamaktan geçmediğini ve her yaştan insanın kendi imkanlarını kullanarak egzersiz yapabileceğini göstermeye çalışıyorum. Daha fazla kitap okunsun, daha fazla sanatla ilgilenilsin istiyorum. Sanatçılardan, sanattan bahsettiğim yazılarım bazen eleştiri de alıyor. Neden derseniz, insanlar magazin yazılarına alışmış. Oysa bu konular da önemli.
Sanatsız bir hayat olur mu? Kitap okumamak insan hayatında ne büyük bir eksiklik. Bu anlamda örnek olmaya çalışıyorum. Ve mutlaka da birilerine ulaşıyorum. Magazinle ilgilenen o konudaki yayınları okuyabilir. Ben kendi ilgi alanlarıma yer veriyorum kendi sayfamda.
Kesinlikle Sanatsız hayat olmaz. Hayatın her alanında Sanat var. Tabi görmek isteyenlere! Sığ yayınlar, günlük ve başkalarının hayatlarını magazinsel anlamda takip etmek insanın kendi hayatını yaşamasına engel. Kendi hayatına anlam katmak isteyenler sanatla uğraşır diye düşünüyorum.
Peki! Yazılarınızı yazarken belirli ilham kaynaklarınız var mı? Bir yazının oluşma süreci nasıl oluyor?
Derya Soygül: İlham kaynağım yaşam. Yaşamın içinde her an bir yazıya ilham verecek konular bulmak mümkün. Dedim ya evin her yerinde not defterlerim var. Artık cep telefonumda da not defteri uygulaması var. Aklıma gelen konuyu hemen başlık olarak not alırım. Mesela televizyonda belgesel çok izlerim. Aa ben bu konuda yazmalıyım dediğim çok konu çıkıyor. Hemen not alıyorum. Bir kez başlık kafamda oluştuktan sonra yazının arkası geliyor. Meraklı ve detaycı biriyim. Kitabı yazacaksam, mutlaka yazarı da merak edip araştırırım. Bir filmi izlerken bu filmi kim çekmiş diye hemen bakarım. Arka planları mutlaka merak ederim.
Günlük yaşamın içinden de sürekli yeni konular çıkıyor. Bu konuda hiç sıkıntıya düşmedim şimdiye kadar 🙂 Bazen gecenin üçünde dördünde aklıma bir yazı geldiği oluyor. Kalkıp yazdığım çok oldu.
Sanat sizce nedir?
Derya Soygül: Sanat insan ruhunun gıdasıdır bence. Bir sergiyi gezdiğimde, bir opera veya bale, tiyatro izlediğimde, müzik dinlediğimde huzur buluyor ve mutlu oluyorum. Çocuklarımın da müzik, dans ve tiyatro ile ilgilenmesi beni çok mutlu ediyor. Okul yıllarımda uzun süre tiyatro oynadım. Avusturya kanallarından biri opera, tiyatro ve konserleri yayınlıyor. Eşimle çok severek izliyoruz. Gelen yorumlardan birinde "maşallah opera izlemeye zaman buluyorsunuz" gibi bir şey vardı. Dedikodu programı izleyeceğime opera izlerim daha iyi.
İlham aldığınız Sanatçılar var mı?
Derya Soygül: Bunu pek çok kez yazdım, ne mutlu bana ki kendisine de yazabildim ve Twitter’ da da takipleşiyoruz sevgili Buket Uzuner benim yazmaya başlamama neden olan kişidir. Duygu Asena prenseslik hayallerinden vazgeçmemi sağlayan kadın. Onu okuduktan sonra hep ayakları üzerinde duran, bağımsız kadınları örnek aldım. Hayatımda etkili rolleri olan iki yazardır. Resim yeteneğim hiç yok maalesef ama iyi bir resim severim diyebiliri. 🙂
Çok sevdiğiniz filmler veya kitaplar neler?
Derya Soygül: Ben bir Agatha Christie hayranıyım. Onun tüm kitaplarını seviyorum. Polisiye cinayet romanlarını zaten çok severim. Bu alanda birden fazla sevdiğim yazar var. Ancak tek bir kitap seçecek olursam tercihim Küçük Prens olur. Ailemizin başucu kitabıdır. Defalarca okuduk.
Suffragettes filminde kadınların kadın hakları için verdiği mücadele beni çok etkilemişti. Titanic de çok sevdiğim filmlerdendir.
Bizimde evin başucu kitabı Küçük Prens ve sizden de bunu duymak çok güzel 🙂
Sizi en çok hangi renk tanımlar?
Derya Soygül: Kesinlikle kırmızı.
Çok keyifli bir sohbet oldu. Zaman çok kıymetli ve zamanınızı, deneyimlerinizi Sanat İlhamlı okuyucularıyla paylaştığınız için çok teşekkür ederiz ve son olarak neler söylemek istersiniz?
Derya Soygül: Sanatla dopdolu bu bloğa konuk olmak beni mutlu etti. Kitaplarla, sanatla dolu bir yaşam diliyorum tüm okurlara.
Derya Soygül Sosyal Medya:
Instagram @delikizinbohcasiblog
Instagram @deryaninsporgunlugublog
Bu güzel söyleşi için tekrar teşekkür ederim. Sevgiler 🌺🌸 🌺
YanıtlaSilİlhamınız daim olsun ❤️
SilMaalesef ülkemizde infulencer,yotuberler girdi hayatımıza ama bloggerler girmedi,okuma oranı artıkça o da olur umarım.cok teşekkürler emeğinize sağlık..
YanıtlaSilOkumayı sevmeyen bir milletiz ne yazık ki. Blogların bu kadar geri planda kalmasının önemli bir nedeni de bu. Ayrıca blog yazan insanlar belirli bir kültür seviyesinde olduğu için sevilmiyor. Kendini yetiştirmeye üşenen tembel insanlar, bunu başaranları küçümseyerek eksikliklerini kapatmaya çalışıyor. Sosyal medya öyle değil çamaşır mandalını anlatan da kitabı anlatan da aynı yerde 🤣
SilMehmet Geyik Bey yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Derya Hanım da güzel özetlemiş. Sosyal Medya evet bir buluşma alanı. Ama blog yazmak ve yazanları önemseme kültürü az. Biz kendi yolumuzda diyalog kurmak isteyenlerle yola devam edelim. Görmek istediğimiz dünyanın kendisi olalım. Müziği duymayanlar dans edenleri deli sanır 🌼🌟🦋🎶
SilCanım Deryacığım.
YanıtlaSilSeni yeniden okumak çok güzel oldu. Seninle yıllardır blog dostu olduğum için çok mutluyum.
Şeyma;
Bloğun hayırlı olsun. Umarım uzun seneler yazma sevdan hiç bitmez. Bu güzel sohbet için ikinize de çok teşekkürler. Sevgiler :)
Beydacığım çok teşekkür ederim. Ben de senin gibi kitap dostu, seviyeli bir blog arkadaşım olduğu için çok mutluyum 🩷
SilBlog dostlarım çoğalıyor,🌼 Tanıştığıma çok memnun oldum Beyda hanım ve güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim 💛
SilÇok güzel bir söyleşi olmuş .
YanıtlaSilMerhaba Mehtap Hanım teşekkür ederiz 😍 Dünya Kadınlar Günü Haftasına Derya Hanımla giriş yaptık. Şimdiden Tüm Dünya Emekçi Kadınların Günü Kutlu Olsun
Sil💛🌿 İtalyada bugüne özel mimoza çiçeği hediye edilirmiş
🙏💛🌿
Mehtapçığım çok teşekkür ederim. Sevgiler 💕
Silne kadar güzel bir söyleşi olmuş :)
YanıtlaSilTeşekkür ederiz Yeliz Hanım 🙏🌼
SilTeşekkürler Yelizcim, sevgiler 💞🌺
Sil