Sanatçı Ömür Eke ile Söyleşi
Merhaba Ömür Hanım bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ömür Eke: Merhaba, kısaca kendimden bahsedeyim. Denizli doğumluyum, İlk, orta ve lise tahsilimi Denizli’de yaptım. Resim, klasik olacak belki ama çocuk yaşta hayatıma girdi. Bir virüs gibi. Ülkenin Sosyo - Siyasi sürecinin ağır şartlar oluşturduğu sağ-sol çatışmalarından dolayı akademiye gidemedim. Resim yapmayı hiç bırakmadım o dönemlerden beri.. Alaylılardanım.. Diyebilirim ki, oto didaktik yani kendi kendimi yetiştirdim. Bu yolla bir yere gelmek demek; düşe, kalka yılmadan zorlu ve sancılı bir süreci göze almak demek.
Kısa dönem teknik alt yapımı güçlendirmek için Denizli Devlet Güzel Sanatlar Galerisine bağlı Şemsioğlu ve Celal Günaydın atölyesinde çalıştım. Daha sonra kendime ait Eke Sanat Galerisi'ni ve Atölyemi açtım. Üç yıl sonra galerimi kapattım. Eğitimi önceleyerek iki arkadaş Atölye Mavi’yi açtık. Katılımlarla bu sayı arttı, Kent Kültürü Sanat Hareketine evrildi. Bu girişimler bir müddet devam etti. Bu arada Deha gazetesi ve bazı aylık kültürel dergilerde de yirmi yıla yakın köşe yazıları yazdım.
Müzeler ve galeriler bir eğitim yeridir aynı zamanda benim için. Bu anlamda gerek Avrupa ve gerekse Amerikada çok önemli müzeleri gezme meftunu olduğum sanatçıları yakından izleme şansını yakaladım. Kendimi yetiştirme anlamında bana büyük katkıları oldu, oluyor...
Şu anda hem Fethiye/Göcek’teki Galeri - Atölyem de hem de Denizli’deki atölyemde çalışmalarımı sürdürüyorum. Yurt içi, yurt dışı olmak üzere 43 karma, 30 kişisel sergi açtım. Evliyim ve iki çocuğum var...
Mansur Yavaş ile Ömür ve Haluk Eke, Ankara |
Yazmak bir eylem değil aşk'tır diye bilir miyiz sizin için?
Ömür Eke: Kısmen de olsa diyebiliriz. Aklıma "Eğer yazmasaydım katil olurdum" diyen yazar Orhan Pamuk geliyor. Onun gibi nevrotik bir cevap da verebilirim desem de galiba bu soruya resim "benim için bir aşktır" cevabı daha denk düşer.
Resim aşksa yazmak bir tutku olabilir mi? Kısacası her ikisi de.. Harflerin yürekten çıkıp yan yana dizilmesi, güzel, anlamlı sözcükler oluşturması, bir çocuğun oyuncakçı dükkanında kendini kaybetmesi gibi kelimelerle oynamak, anlamları üzerinden hayal dünyasına dalmak, yeni evrenler yaratmak… Tanrısal bir yaratıcılığa öykünmek… Yazarın dediği gibi "Yazmak güzel şey be kardeşim" diyebilmek…
Yazmak her şeyden önce beni sağaltıyor, terapik özelliği var. Bazen resim yaparken kendimi renklerle cenk ederken buluyorum. Bazen yazarken kelimelerle sulh aradığımı moral bulmaya çalıştığımı fark ediyorum. Sonuçta bana beni tanıtıyor. Bana giden yolda bazen yokuş bazen inişli yol oluyor. İddialı bir sözcük belki ama yazmasam delirebilirim. Demek daha doğru sanki…
Mavi Kalem kitabınız... Adı gibi Mavi mürekkepten akan bir derya adeta. Yer yer çizimlerinizinde yer alması ayrı bir ahenk katmış. Uzun yıllar Denizli deki köşe yazılarınızı derlediğiniz bir kitap. Denizli değil Sanata dair hem Türkiye hem Dünyaca önemli sanatçılara, sanat ekollerine değiniyorsunuz. . Peki bunların dışında farklı bir tür denemeyi düşünüyor musunuz?
Ömür Eke: Mavi Kalem göz bebeğim. İlk kişisel kitabım (ondan önce iki tane de yazar arkadaşlarla birlikte çıkardığımız: "Yola Devam" ve "Bizden Anılar" adlı kitaplarımız oldu. Genel olarak yirmi yıl köşe yazarlığı yaptığım Deha 20 gazetesindeki güncelliğini en çok koruduğuna inandığım yazılarımdan seçkiydi Mavi Kalem…Diyebilirim ki okur tarafından iyi bir beğeni aldı, alıyor... Kitap olmayı bekleyen daha bir çok köşe yazılarım, makalelerim var.
Mavi Kalem’de aynı zamanda özel aylık dergilerde yayınlanan bazı yazılarım da yer alıyor. Çünkü konularım Sanat ve İnsana dairdi. Sanat dünyasının önemli, unutulmaya yüz tutmuş kimliklerini hem gün yüzüne çıkarmak hem yapıtlarını tanıtmak, hatırlatmak ve onları anmak için okuyucuya sunduğum yazılardı. Aslında okurlarımı aydınlatırken asıl kendimi eğitiyordum. İşin güzel tarafı müthiş keyif aldım. Karikatürize ettiğim çizimler ise alışkanlıklarımın bir ürünüydü. Okul defterlerimdeki karalamalar gibi.
Belki bir öykü kitabı neden olmasın? Roman hayalim ama henüz cesaret edemiyorum. Novella ile başlayabilirim. Deneme türü ve aforizmalar bana şimdilik iyi geliyor...
Beynim sürekli etrafımda bir dedektif gibi konu arıyor. Yazacak o kadar konu ve hayatlar var ki ayıklarken sürmenaj geçirebilirim. Algıda seçici olmak lazım sonra çok fazla dram içerikli acı ile yoğrulmuş hayatlar beni ürkütüyor. Açıkçası dünya ve ülkemiz acı, hüzün, korku, ölüm gibi kavramlarla öyle dolu ki kalemim paranoya ve distopyadan uzak olmalı diyorum. Olsa olsa bir tatlı huzur ve mizah olmalı ve dokunmalı okura.. Kara güldürü de olabilir, düşündüren....Yoksa "Ay! bu hayat çekilir mi yahu" luk bir dolu yaşam öyküsü var elimde. Kısacası okurun yüreğini daraltmak istemiyorum. Mizah zor olanı! Nereye dokunsan trajedi…
Mavi Kalem / Ömür Eke Mavi Nefes Yayınları |
Son kitabınız da Ben, Kendim, Şahsen de daha farkındalık geliştiren herkesin kendinden bir yansıma bulduğu bir deneme kitabı olmuş. Mizahı ve gündemi bu kadar keyifli irdelemek, polemiklere girmeden anlatmak kolay değil.
Ben, Kendim, Şahsen okuduktan sonra her bölüm ayrı bir skeç ya da oyun olur gibi geldi. Böyle bir projeye dönüşse nasıl olurdu? Düşünür müydünüz?
Ömür Eke: Ah evet, "Ben Kendim Şahsen" dünyanın ve ülkemizin handikaplar içerisinde boğuştuğu Covid buhranının yaşandığı ve absürt bir korkunun bizleri esir aldığı salgın sürecinde yazıp kenara koyduğum, bazen sosyal medyada paylaştığım deneme türü makalelerimden oluşuyor. Topluca delirmenin eşiğinde kendi kendime oynadığım bir oyun gibiydi. Akıl sağlığımı mizah sayesinde korudum da diyebilirim. Çok zevk alarak yazdım .Kendimle saklambaç oynadım sanki. Her sobe de farklı ben çıkıyor…. Tecrit günlerimde ne kadar kalabalık olduğumu fark ettim. Meğer bünyemde ne çok farklı kimlikler barındırıyormuşum algısıyla, ayıklayıp dört farklı kimlik oluşturdum. Müthiş eğlenceliydi. Bazen hala o kimlikleri konuşturduğum oluyor. O kadar içselleştirmişim yani.
Samimi ve içten ,herkesin kendini bulabileceği bir kitap oldu. Bu bol polemikle, karşılıklı konuşmalı üslubum senaryo yazabileceğim duygusunu verdi ki, bu yönde tekliflerde geldi. Ama ben ileride bu kitaba bir ikincisini ekleyebilirim diye düşünüyorum. Aldığım geri bildirimler okurun beğendiği yönündeydi. Ve evet bir skeç, bir oyun, parodiye dönüşebilir, içime sinen bir şey olursa neden olmasın?.. Yolu açık olsun derim!
Ben, Kendim, Şahsen / Ömür Eke Narsist Kitap |
Resim alanında da çok üretken ve birçoğu yerli, yabancı projelerde yer aldınız. Sanatın başkenti olarak görülen Paris deki serginizi çok merak ediyorum. Nasıl gelişti ve sizin için yeri nasıl?
Ömür Eke: Resim yapmanın keyfi bambaşka. Verdiği haz hiç bir şeyle ölçülemez. Ama onu sunum, sergileme ve pazarlama boyutu sıkıntılı olabiliyor. O zaman yeteneğinizi bazen sırtınızın yükü gibi taşıyorsunuz. Eğer kendinize inanıyorsanız anlayan, hakkını veren yerlere, kişilere, kurumlara, değerlere ulaştırmak oluyor. Sanki tek amacınız... Bunu siz istemiyorsunuz sanatınız, kaleminiz, resminiz talep ediyor. Pes etmek en kolayı! Çok doğru bir söz var:
"Ne kadar kaliteli olursanız olun doğru yerde değilseniz değersizsiniz" diye.
Bütün mesele doğru yeri bulmakta... Bu anlamda bir çok sanatsal etkinliklerde ve projelerde yer aldım. Toplumsal içerikli projelerdi; bazıları kadına şiddeti kınayan, barışa taraf olan protest tavırlı projeler... Çalıştay gibi ulusal ve uluslararası projelerde de yer aldım. Almaya devam ediyorum...
Paris sergisine gelince; resimlerim de Paris ekolünü görenler öneriyordu ama ciddiye almıyordum. Çünkü öyle bir ön görüm yoktu o zamanlar. İzmir' de açtığım bir sergide tanıştığım Paris'te yaşayan bir çift sergimi ısrarla Paris’e taşımamı önerdi. Paris’teki Anadolu Kültür Merkezi'nin sahibi Demir Beyle görüşmemi söylediler. Olur mu olmaz mı derken... Demir Beyle görüşmem ve jüri kararının olumlu sonucunda bana Paris yolu gözüktü. Titizlikle hazırladığım eserlerimle Paris yolunu tuttum.
İyi bir deneyim oldu o sergi. Öz güvenimi, sanatıma olan inancımı arttırdı... Küçük dünyamı, sanatım hakkındaki vizyonumu geliştirdi. Çünkü o sergide resimlerim Fransızların beğenisini kazanmış çokça da eserlerim satılmıştı. Güzel bir deneyimdi. Her şeyden öte bu yurt dışı deneyimi ufkumu açtığı gibi kendimdeki potansiyeli keşfetmeme, eksikliklerimi geliştirme yönünde gidermeme ve yeni fikirler üretmeme sebep oldu.
Yurt dışında daha çok karma sergilere ve fuarlara katılmayı tercih ettim. Benim için öncelik ülkemde bir şeyler yapmak oldu. Fuarlar, özel kişisel sergiler, müzayedeler, karma sergiler gibi.. Resimlerimin yurtdışında ve yurt içinde bir çok evin, koleksiyonerin duvarını süslüyor oluşu sevindirici bir şey olduğu kadar; bana çok çalışmam, kendimi geliştirmem gerektiğini sürekli hatırlatıyor. Sanatta ben oldum diye bir şey yok sürekli arayış ve yenilik gerekiyor…
Ekrem İmamoğlu ile Ömür Eke, İstanbul |
Denizli'li bir sanatçı olarak şehirdeki sanat atmosferinin dününü, bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ömür Eke: Ben Denizli lisesinde okurken resim hocamız Gülten Hünerli sınıftan seçtiği benimde aralarında olduğum öğrencilerle bir sergi düzenlemek istemişti. Bu sergiyi okul dışında yapmak istiyordu. Herkes görsün diye ama şehirde bir galeri yoktu o zamanlar. Uygun bir sergi yeri bulamayınca Pamukkale’de ki Koru Motel’de böyle bir sergi gerçekleştirmişti..
Aradan yıllar geçti Denizli’de... Denizli belediyesine ait Denizli Güzel Sanatlar Galerisi ve Atölyesi açıldı. Özel galeri olarak sırasıyla Ana sigorta Galerisi, Eke Sanat Galerisi, Açı Sanat Galerisi açıldı. Ama hiç birisi uzun soluklu olamadı. Kültürel alt yapı kifayetsiz kalınca kapanmaları kaçınılmaz oldu.
Marmara depreminin ardından siyasi iklimin elverişsiz şartları sanatsal faaliyetleri olumsuz etkiledi ve sergi faaliyetlerini sadece Denizli Belediyesine ait Turan Bahadır Sanat Galerisi sürdürebildi.
Eğitim daha önemliydi bu açıdan. Sanatı, resmi sevdirmek, sanatın önemini kavratmak için bu olmazsa olmazdı. Eğitim şarttı da sanat eğitiminin önemi ilkokulda başlamalıydı, teşvik edilmeliydi. Çocuklar ve aileleri finansal açıdan kolaylıklar sağlanmalıydı. Devlet tarafından Pamukkale Üniversitesi, Güzel Sanatlar Anadolu Lisesi bu eğitim açığını nispeten giderse de ne kadar etkin ve yeterli oldu onu zaman gösterecek...
Denizli Ticaret Odası ve Mimarlar Odası sergi salonlarının bir dönem yapılmış olan sergilerini, Denizli Merkez Efendi Belediyesi'ni ve Özel kurumlar ve CSA ( Cafer Sadık Abalıoğlu) ve Nihat Kömürcüoğlu Kültür Sanat vakıflarının ve Ömür'le Fatih’in ön ayak olduğu Cam Bienali sanatsal faaliyetlerini de sayarsak geçmişten bu güne;
Plastik sanatlar anlamında ne kadar yol aldığımızı görüp sevinmeli miyiz?! Yoksa şapkayı önümüze koyup düşünmeli miyiz?! Bilmiyorum...
Nitelik burada çok önemli. Maalesef büyük şehir statüsündeki bir şehir için üzücü bir tablo... Hala bir müzemiz yok!! Şahsi gayretler içinde sanata katkı koyan değerli sanatçılarımız sanatsal faaliyetlerini özverilerle devam ettiriyor. Ama bu girişimler nitelik ve nicelik açısından Avrupa’ya göre aradaki bir kaç yüzyıllık açığı kapatamıyor (Hala sanatçılarımız yurt dışı müzelerine giremedi). İstanbul ve Ankara dışında etkin olamıyor ve oralarda bile belirli kitlelerin altına yani halka inemiyor. Çünkü sanat icrası ve tüketimi pahalı. Ve çok para getirmez diye tercih edilmiyor. Günlük yaşama sızmıyor, üvey evlat muamelesi görüyor. Hala ülke genelinde müzesine kavuşmamış şehirlerimiz var. Bu anlamda dış ülkelere göre çok geri durumdayız. Buna rağmen ülkemizi uluslararası düzeyde temsil etmiş gururumuz olan çok değerli sanatçılarımız yetişti, yetişmeye devam ediyor.
Sanat iklimi el verdiğinde neler değişecek kim bilir? Tabii gönül ister ki galerileri, sanat fuarları, Bienalleri, müzeleriyle donanmış yaşam ve eğitim standardı yüksek bir Denizli olsun... Sanatın her dalı yaşamın iliklerine işlesin... Layık olduğu saygınlığa ulaşsın... Yerel yönetimlere ve eğitim kurumlarına ve özel kurum ve kuruluşlara çok iş düşüyor...
Nihat Kömürcüoğlu ile Ömür Eke, Denizli |
Resimlerinizi yaparken ilham kaynaklarınız neler?
Ömür Eke: Öncelikle bir kadınım ve çok kadınlı büyük bir ailede yetiştim. Büyük annelerim, halalarım, teyzelerim, kardeşler ve kuzenler dahil! Kadınların duygu durumlarını, neşelerini hüzünlerini yorumlama yetisi kendiliğinden gelişti. Sonuçta "kadın" bildiğim bir malzemeydi. Tabii sosyolojik olarak kadının ülkemizdeki ananevi duruşu, konumu, kentsel gelişimi yada dönüşümü iyi tahlil ettiğim meselelerdi. Son zamanlarda kent kadınlarını ve kent soylu kadınları daha fazla resmetmeye başladım.
Ev halinden, kafe, bar kültürünün yarattığı modern çağ kadınlarına kadar... Bir eda, bir duruş, bir hal artık ilgi alanım… Kadın ya da erkek! Galiba en çok da kendi içsel dünyamdan besleniyorum. Buna düşlerim ve hayallerim de dahil! Bir başka ilgi odağım ve konum müzik! Müzisyenlerin resimlerini yapmaktan, kafe, bar temalarını kurgulamaktan büyük zevk alıyorum. Meraklıyım ve etrafımda gördüğüm her şey beni ve duygusal dünyamı besliyor. En çok da müzik!!
Sanat sizin yorumunuzla nedir? Sanat Tarihinde en çok sizi etkileyen sanatçılar kimler?
Ömür Eke: Şüphesiz sanatın bir çok tarifi var ve hala bir çok tarife açık. Bana en uygun olan bir kaç tarif söyleyebilirim. Bu:
“Hayatı anlamlandırmanın ve yorumlamanın en güzel yolu” da olabilir.
"uygarlığın ölçütü" de...
"Kendime giden yolda bir rehberdir ve bilme yolunda arayıştır"...
demek benim için en uygun sanat tarifi oluyor. Kah kaçışım kah baş kaldırışım da oluyor sanat!
İlkokul sıralarındayken okul kütüphanesindeki bir ansiklopedide gördüğüm Raphaello’nun "Madonna" sı çok etkilemişti beni... Leonardo Da Vinci’de dahil Rönesans ressamlarıydı. Bir müddet ilgi alanım; hatta ilk yağlı boya röprodüksiyonum Raphaello’nun o resmiydi. Lise son da çalışmıştım. O resim hala annemin evinde asılıdır.
Zamanla Fransız ressam H. Lautre’c ve Empresyonist ressamlar ilgi alanıma girdi Manet, Degas, Monet, Renoir ve sonrasında tabii ki Van Gogh, Gauguın … Post empresyonist, expresyonist, fovist sanatçılardan Matisse, Vuillard, Picasso... Fikret Mualla…Hepsi de benim öğretmenim gibi esin veren Fransız ekolünün sanatçılarıydı. İkinci dünya savaşından sonraki sanat akımları, Post Modern, Çağdaş sanat ve özellikle soyut sanat, kavramsal ve diğerleri bana uzak oldu nedense... Figür her şeydi benim için...
Sanat sohbetiniz çok keyifli benim merak ettiğim çok konu var mesela sporla da ilgilisiniz. Atölyenizde kupalarınız dikkatimi çekti. Biraz spor hayatınızdan bahsetsek?
Ömür Eke: Ben çok hareketli, yerinde duramayan bir çocuktum. Oyun oynayacak kimse bulamazsam ağaçlardan ağaçlara tırmanırdım o zamanlar büyük bahçemiz vardı. Şanslı ve mutlu bir çocuktum. Geniş hayal dünyası olan. Lise de bir dönem voleybol oynadım. Bireysel sporu daha çok sevdim. Pinpon oynadım ve okul takımına girdim ama turnuvalara gidemeden okul bitti. Daha sonra ilimizde Pamukkale Tenis Kulübü kuruldu. Tenisi çok sevdim ve veteran oyuncu kadrosuna girdim. Turnuvalarda aldığım kupalardır o gördükleriniz. Kulüp içi ve ulusal bazda turnuvalara katıldım.
Öyle bir zaman geldi ki ya sanatı ya da sporu tercih edecektim. İkisi de geniş zaman istiyordum. Çok çalışmalar yapmam ve sıkı antrenman gerekiyordu. Önümüzde yurtdışı turnuvalar hedefleniyordu. Bir profesyonel gibi... Aktif spor kısa ömürlü, sanat ise ölümsüzdü. Bu nokta da resim ve yazı hayatını tercih ettim. Çünkü onlar gerçek ben, gerçek varoluşumdu. Ancak tenisi bırakmadım... Ara sıra keyif için oynuyorum.
Spor çok önemli. Erken yaşta edindiğiniz bu disiplin güzel formunuza kanıt gibi. Ömür Hanım, sağlıklı ve ilham dolu günleriniz olsun sevdiklerinizle birlikte. Konuğum olduğunuz için çok teşekkür ederim.
Yeni projeleriniz var mı ve son olarak Sanat İlhamlı okuyucularına neler söylemek istersiniz?
Ömür Eke: Ben bu konuda galiba biraz tembelim ya da soluk soluğa projeden projeye koşmak istemiyorum. Böyle olunca çabuk üretilen seri çalışmalarla beni mutsuz edecek eser ortaya çıkarmak istemiyorum. Sonuçta eserlerim sanatımı iyi temsil etmeli yani demlenmeli!...
Bana sergi teklifleri geliyor. Bu konu da da seçici davranmaya çalışıyorum, niteliğe önem veriyorum. Karma sergilerde de buna özen gösteriyorum. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere uluslararası Fuarlara katılıyorum. Fuarları çok önemsiyorum... Uluslararası platformlarda yerini değerlendirme, yenilikleri fark etme anlamında önemli ve geliştirici katkıları oluyor fuarların. Bazı canlı ya da online müzayedelere katılıyorum. Yeni yılda yine kendi galerim Eke Sanat ile fuarlara katılmaya devam edeceğim. Bunun dışında yeni yıl başka ne tür sürprizler getirir bilemem. Bana uyan yeni ve nitelikli projelere açığım. Bir de hedefimde bir kitap projesi var. Çok istiyorum ama umarım geniş zamanlar yaratır ve bu isteğimi hayata geçirebilirim...
Sanatla uğraşmak isteyen ve özellikle sanat yoluyla hayatını kazanmak isteyen genç arkadaşlara önerim ve uyarılarım olacak naçizane:
Düşünür J.Paul Sartre "Her seçiş bir vaz geçiş" dir der. Sanat hadi görsel sanatlardan yola çıkalım. Eğer baş koymazsanız uğruna öz veride bulunmazsanız o, ilk sizi terk eder. Bencil ve egoisttir, kaprislidir, sizden yerine göre tüm zamanlarınızı talep eder. Daha da ileri gideyim, ruhunuzu ele geçirir. Her zaman onu düşünürsünüz. Söyleşinin başında sorduğunuz gibi evet AŞK gibidir sanat!!. Tabii! Özgür ve ÖZGÜN olmak kaydıyla. Tıpkı basım kopyalar sadece orijinalini cilalar, kopyacısını yok eder. O yüzden sanat yapmayı seçerken çok düşünmelisiniz.
Bunun yanında sanatla uğraşmak büyük mutluluktur. Hele ki ucunda arzu ettiğiniz başarıyı yakalarsanız... Ülkemizin ve şehrimizin sanat severe, sanatı anlayıp değerlendirebilecek, yorumlayacak entelektüel birikimli kimliklere ihtiyacı var. Onlarsız sanat hak ettiği mertebeye ulaşamaz. Körler sağırlar birbirini ağırlar düzeyinde vasat, güdük kalır. Sanatın ve sanatçının yaşaması buna bağlı. Kreatif düşünenler, tasarımcılar, koleksiyonerler, sanat eseri toplayıcıları bu iklim de yetişir ve çoğalır.
Bu anlamda sanata katkı koyan herkese Sanat İlhamlı blogunu açan sevgili Şeyma’ya ve nicelerine ihtiyaç var. Kendisine buradan teşekkürlerimi yolluyorum. Ve siz Sanat İlhamlı okurlarına bizi sabırla okuduğunuz, takip ettiğiniz için şimdiden çok teşekkür ediyorum...
Sanatçı Ömür Eke ile birlikte |
Ömür Eke Instagram @artby_omureke
Kitapları için ☟
www.kitapyurdu.com/yazar/omur-eke
İlgili Yayınlar
Sanat İlhamlı ⛬
Keyifle Okudum :)
YanıtlaSilTeşekkür ederiz, Zübeyde Hanım
YanıtlaSilÇok güzel bir söyleşi olmuş.nice sanatsever,sanatduayeni insanların çoğalması dileğiyle...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederiz🌼🌿
Sil